𝐍𝐄𝐑𝐕𝐎𝐔𝐒 ✗ jegulus.

❒ ıı. tablolar ve sanatçılar

"Acıya kahkaha atabilmek sanatsa eğer; Ben çok pahalı bir tabloyum." ── Regulus BLACK.პ

   Barty derin bir nefes aldı, duyduklarına karşı sakin olmak kesinlikle imkansızdı. Fakat hala konuşmaya devam eden Regulus Black'in kafasına  geçirmeden edemedi.  Regulus gelen acıyla kafasını tutup yüzünü buruşturdu sanki hiç bir şey yapmamış gibi neden yaptın diyerek bakıyordu. Genç oğlan önüne düşen kumral saçlarını geriye attı, tekrardan derin bir nefes aldı ve  Regulus'u boğmak istedi.

   Barty'nin gerginliğinin aksine Rabastan Lestrange anlatılanlara karşı verdiği tepki kahkaha atmak olmuştu. Gülüşü sinir bozucu bir şekilde tüm bakışları onlara çekiyordu ve onlara değen gözleri umursamadan gülmeye devam ediyordu. Kahkahaları yavaşça azaldı yerine gelen aptal gülümsemeyle konuştu."Gerçekten James Potter'a. Edebiyat kraliçesi bir Gryffindor'a yardım ettin... Reggie bunu bize nasıl yaptın!"

  "Size ihanet etmişim gibi davranmayı keser misiniz?" dedi Regulus isyan ederek. Bu sefer cevap, konu açıldığından beri tek kelime etmeyen oğlan da geldi "Asla kesmeyeceğimize emin olabilirsin."

   Ardından Barty oğlanın cümlesini tamamladı "Ve evet  ihanet ettin! biz senin yanına dövülmüş bir şekilde geldiğimizde nedense üstüne birde senin dövdüğünü hatırlıyorum Reg."

   Gelen cevaba karşı göz devirdi, verdikleri tepkiyi kesinlikle saçma buluyordu. Hele ki onları dövdüğü günün üzerinden bir yıl geçmesine rağmen yeniden hatırlatmaları en az şuan konuşulan konu kadar aptalcaydı.

   Bu çekişmeli tartışma ve gülüşmeler çalan zilin sesiyle son bulmuştu. Dört genç ikili gruplar halinde ayrılıp müzik ve sanat sınıflarına adımladılar.  Regulus Black sınıfa girdiğinde önce yüzüne vuran güneşi perdeyle örttü.  Yüce Salazar Slytherin resim sınıfını güneş alan en mükemmel yere yaptırmıştı. İçeri gelen güneş tam olarak çizimlerin bulunduğu platforma vuruyordu hangi açıdan bakarsanız bakın size onlarca farklı resimler çizme imkanı veriyordu. Regulus  gölgelendirme yapmayı severdi ama bu gün güneşin yüzünü yakmasına izin vermedi. 

   Üzerine giyeceği büyük önlüğü  beline bağlayıp siyah pantolonunu örttü. Dolaptan iki farklı palet aldı ve fırçalarını çıkardı. Boylar ise yerlere konulmuş, her türlü rengi ayaklar altına sermişlerdi. Sınıfın diğer yarısına döndüğünce Barty'nin kırılmış kil hamuruna karşı sinirle yere fırlattığını gördü. Regulus bir kaç boyanın üzerinden geçip Barty'nın yanına gitmeye çalışırken diğer sınıfın kapısı adeta yüzüne kapatılmıştı. Eğer kapatan kişi Mr Morone olmasaydı büyük bir küfür yollardı.

   Regulus büyük zorlukla tekrardan tuvalinin başına geçti. Koca bir kırk dakika boyunca ayakta durmak tam bir işkenceydi ama karşınızda ki model yüce James Potter ise kesinlikle saatlerce  ayakta durabilirdi.

   James Potter tam üç yıldır platformda halkı selamlıyordu ve Regulus ondan ilk defa ikinci yıl  etkilenmişti.  Potter'ın mükemmel gözlerine saatlerce bakıp tuvalete özenle işlemişti bu yılda yeniden onu  resmetmek, mükemmel vücudunu tuvale geçirmek istiyordu.

   Mrs Grey sınıfa girdiğinde yüksek ve enerjik bir sesle sınıfa seslendi. "Günaydın sınıf! Ayağa kalkın şimdiden yorulamazsınız daha ilk gün. Perdeleri açın güneşin sizi aydınlatmasına izin verin!" Onun bu gereksiz enerjisine karşı sınıf hala uykulu bir şekilde davranmaya devam etti, kimsenin bu kadını taktığı yoktu. 

   Öğretmenle birlikte herkes James Potter'ın sınıfa mükemmel bir gülümsemeyle girmesini beklerken içeri Pandora Lovegood'un girmesi sınıfta ki tüm uykulu insanların gözüne şaşkınlık bürünmesini sağlamıştı.  Bakışlarını  güzel kızdan çeken ilk kişi Ferguson Pucey  olmuştu. ve ilk konuşanda. 

"James Potter nerede?"  

"Bildiğiniz üzere erkek vücudu çizmek kadın vücudunu çizmekten daha zordur. Son üç yılda yoğun şekilde erkek vücudu  üzerine odaklandığınızı düşündüğüm için bu yıl Pandora'yı size getirdim."

   Pandora Lovegood gümüş saçları ve ay kadar beyaz teni ile görebileceğiniz en güzel kızlardan biriydi. Onu laboratuvardan alıp sanat bölümüne getirmek gerçekten büyük bir başarıydı.  Regulus genç kıza baktı, en azından yakın arkadaşını resmedecekti bu sefer.

  Pandora platforma geçti göz alıcı gülümsemesiyle istenilen şekilde durdu. Üzerine gelen güneş ile saçları bir kez daha parıldadı. Pandora ilk defa yaptığı bu iş için oldukça ciddiydi ve hiç bir şeyi batırmak istemiyordu. James Potter burada olsaydı Pandora'nın aksine resim yapanlarla konuşur ve sınıfa büyük bir neşe katardı. 

   Arkada çalan müzik, fırça darbeleri büyük bir uyumla dans ediyorlardı. Regulus yoğun olarak kullandığı mavi ve beyaz tonlar, resmin gece karanlığında ay ışığı ile aydınlatılmış gibi özensizce tuvale işlenmişti. Karmaşık resimde seçile bilen tek şey Pandora'nın gölgeler ardındaki yüzüydü.

   Resme son kez siyahla kaplanmış fırçasını değdirdi. Tuvalden bir kaç adım uzaklaştı, yanına gelen öğretmen başını onaylayarak salladı. "Bay Black resme olan ilginiz ve yeteneğiniz her zaman çok beğenmişimdir ama bu sefer resme pek dikkat etmemişsiniz gibi duruyor. Eğer buraya bir yorumcu  koysaydık büyük ihtimalle 'desenlere pek özenmemişsiniz sevgisi olmayan biri çizdi' derdi."

  Regulus kadının eleştirisini dinlemişti elbette ama pekte umursadığı söylenemezdi. Farkındaydı, bu resim diğerlerine göre fazla acemiceydi. Ama bunu Lucius Malfoy  kadar kafasına takan biri değildi neyse ki. 

  Paleti ve fırçalarıyla camın kenarında duran lavaboya ilerledi. Akan soğuk suyun altında özenle yıkamaya başladı. Dışarıdan gelen abisinin bağırışı ile kafasını kaldırdı annesinden aldığı yeşil gözleri bahçeye dikti. James Potter ve Lily Evans el ele tutuşmuşlardı ve Sirius Black bunu dünyanın sonu olarak nitelendirerek korkuyla bağırmıştı.

  Regulus'un kalbinin acıdığını hissetti. Evet defalarca kalbi parçalanmıştı ama bu görüntü nefes alırken bile kalbine batıyordu. Daha kendine gelememişken omzunda hissettiği ele, Pandora'ya döndü ve gülümsedi. 

  Bir kez daha acı dolu şekilde gülümsedi. Evdeki tablolar çığlık attı. Sanatçı, yeniden karanlığa düştü. Biz de bu sefer tuvali boyalara boğan kişiler olduk.

Yazdığım en kötü bölüm. 

Yazım hataları varsa özür dilerim.