-4-

108 3 2
                                    

Hatay'ın soğuk rüzgarları insanın içine işlerdi. Yüzüne vurup tüm vücudunda şok dalgası yaratması...

Burayı seviyordum. Bu evide. Bu ev annemler ile yaşadığımız ev değildi elbette ama yine de seviyordum. Şu anda bulunduğum yer bir çatı katı. Ama öyle tozlu ve kirli değil. Aslında pek çatı katıda denemez. Küçük bir bölümü sadece. Bana özel bu yeri babam bile bilmez. O nerden bilecek ki eve geldiği mi var.

Burda müzik dinler, kitap okur ve ağlardım. Önünde durduğum pencereden karşı komşunun evi ve yol görünürdü. Yağmurlu günlerde ise tıpkı bulutlar gibi bende ağlamak için buraya gelirdim. Yağmuru severdim. Çünkü ben yağmurlu havalarda doğdum, büyüdüm ve öldüm. Annemi kaybettikten birkaç gün sonra evden kaçmıştım. Yağmur yağıyordu yağmur bile tüketememişti o yangını. Hem de çok şiddetli, ona rağmen gidebildiğim kadar uzağa gittim. Ben ağladıkça yağmur hızlanıyordu ve bana eşlik ediyordu. Yoldan geçenler ağladığımı anlayamazdı. Her tarafım sırılsıklam olmuştu. En son deniz keneranı kadar gittim. Deniz dalgaları sert bir şekilde kıyıya vuruyordu. Ben ağladıkça yağmur hızlanıyordu, yağmur hızlandıkça dalgalar büyüyordu. Bu muhtşem bir uyumdu. Orda kaç saat geçirdiğimi bilmiyorum. Ama Barış'ın beni eve taşıdığını hatırlıyorum. Ve hala süregelen o yağmuru. Yağmurun sesini ayrıca severdim. O sesle uyurdum yağmurlu günlerde gök gürlemesinden korkardım. Hala korkuyorum ona rağmen yağmuru seviyorum.

Yağmut benim için birikmişliğin acısını çıkarırcasına ağlamak için mükemmeldir.

Saat 21:40 ve babam hala evde değil. Onu seviyor olsaydım arayıp nerde olduğunu sorardım. Şimdi hangi cehenemde olursa olsun umrumda değil. Aslında annem ölmeden önce bende rahattım, mutluydum ama hep bilirdim babam annem gibi birisini haketmezdi diye. Çünkü annem çok narindi babam ise onun tam tersi kabaydı, vurdumduymazdı.

Çevresine zarar verirdi farketmezdi.

Annemin onun için ağladığı geceleri hatırlarım. Nasıl da ağlıyordu, sessiz olmaya çalışarak. Bu çok acı bir durum olmalı. Babam için annem hiçbir şey ifade etmezken, annem için babam onun ilk ve son aşkıydı. Babam bazı geceler eve gelmezdi. Otellerde sabahlardı. Annem bunu kafaya çok takardı ama bana belli etmemeye çalışırdı.

Babamın değişmesini umuyordum Annemin ölümünden sonra. Belki acı çeker, ağlar diye düşünürdüm. Onun yaptığı ise hergün başka otellerde sabahlayıp başka kadınlarla eğlenmek oldu.

Aslında benim şimdiki bu halim geçmişte yaşadıklarımdan dolayıydı. Hem fiziksel hem de ruhsal değişiklikler oldu bende. Mutluluk yerine üzüntü çöktü. Yaşama sevincim annem gittiği gün bitti. Annem tekrar gülmemi ve mutlu olmamı isterdi elbette ama bu pek mümkün değil gibi. Onsuz hayat oksijeni tükenmiş dünyadaymışım gibi. Benim anneme ihtiyacım vardı.

Ve bugün olanlara gelecek olursak, açıkçası o çocuğun sapık olmasını tabikide beklemiyordum aklımdan böyle bir düşünce geçmedi. Yani belki bir ara geçti olabilir ama tanımadığınız birisinin arabasına biniyorsunuz bu sizcede tuhaf kaçmaz mı? Yani garip.

Tüm yol boyunca konuşmadık radyodan gelen The Pretty Reckless-Kill Me şarkısı sessizliği bozmuştu. Ben de arada bir yol tarifi veriyordum. Onun dışında arabadan inerken teşekkürümden başka pek diyaloğumuz olmadı. Garip biri. En az benim kadar farklı, bir o kadar da tanıdık bakıyordu. Bana tanıdık gelmişti. Ama daha önce görmediğime yemin edebilirim. Üstelik dengesiz biri gibiydi. Arada bir dalıp gidişleri de vardı. Ama daha tanımadan ön yargılı olmak iyi bir fikir değildi elbette. Belki ilerde daha iyi tanıma fırsatım olabilir.

Zilin sesiyle  tüm düşüncelerim zihnimden uçup gitti. Ayağa kalkıp küçük kapıya doğru ilerledim. Umarım babam değildir diye içimden dua etmeye başladım. Bir dakika babamın anahtarı vardı kapıyı çalmak yerine anahtarını kullanırdı. Kapı ıslarla çalmaya devam edince "Geliyorum," diye seslendim. Kapıyı açtığımda karşımda Barış'ı görünce tüm mahalle sakinlerini uyandıracak çığlığı bastım. Hemen kollarımı Barış'ın boynuna doladım.

Geçmişin İzleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin