-2-

116 3 0
                                    

Cemre'nin susmak bilmeyen çenesine aldırış etmeden kantine doğru ilerledim. Açıkçası Cemre çok iyi bir kız. Ne olursa tarafsız bakmayı biliyordu. Anlayışlıydı ve kesinlikle benden güzeldi. Benim sarı saçlarıma karşılık onun omzunun hemen altında biten kahverengi saçları vardı. Gözleri kahverenginin en güzel tonuydu. Benimkilerse mavi. Bana soracak olursanız Cemre görebileceğiniz en güzel kız. İlginç olansa hiç sevgilisinin olmaması. Bu kadar güzel bir kızın neden bir sevgilisi yok anlamıyorum.

Kantine vardığımda iki kahve alıp birini Cemre'ye verdim. Masalardan birine oturduk. Hiç konuşacak havamda değildim bugün. Bunu da Cemre'nin anlamış olması lazımdı ama Cemre anlamamışa benziyordu.

"Neyin var senin? Neden böyle durgunsun bugün? Yoksa hasta mısın!?" diye beni soru yağmuruna tuttu Cemre benim hasta olmamdan çok korkardı. Çok ağır geçirirdim her hastalığı gribi bile. Cemre'nin hala ona cevap vermemi beklediğini görünce sıkıntıyla nefesimi dışarı üfledim ve "Babamla tartıştık." dememle hemen kaşlarını çattı. " Yine ne oldu? Bir gününüz normal baba ve kız gibi geçmiyor mu sizin?" gözlerimi devirdim. Cevabı kendisi de gayet iyi biliyordu. Hayır tabiki geçmiyordu. Cemre yine gözlerini bana dikmiş sert sert bana bakarken kantinin kapısından bizim sınıfın erkeklerini gördüm. Buraya doğru geliyorlardi. Emre hemen yanımdaki sandalyeyi çekip oturdu. Bertan ayakta kaldı. Masanın etrafı çevrilince gülümsedim. Ben gerçekten bu çocukları seviyorum.

"İyi misin? Solgun görünüyorsun ve derste dalgındın bir şey mi oldu?" diye sordu Emre.

"Hayır gayet iyiyim sadece biraz rahatsızım hepsi bu."

"Yapabileceğimiz bir şey var mı?" dedi Tolga.

"Hayır yok teşekkürler."

"İyi biz gidelim o zaman." diyip ilk masadan uzaklaşan Bertan oldu. Bertan'ı kardeşim gibi severim. Ona çeşitli lakaplar falan takarım. Şişko Bertan gibi. Biraz çocuksu bir kişiliğim var biliyorum. Bertan o kadar şişko biri değil aslında ama ne zaman görsem elinde bir yiycekle koridorda geziniyordu.

Herkes dağıldığında Cemre'yle yine baş başa kalmıştık. Bir açıklama yapmam gerektiğini anladım.

"Babam işte. Herzaman ki gibi aynı bir şey değişmedi. Kavgalarımızın sebebi de aynı. Sürekli bir şeylerin mükemmel olmasını istiyor. Dört dörtlük. Eksiksiz. Ama benim asla mükemmel olamadığımı söyleyip duruyor. Resmen benden nefret ettiğini yüzüme vuruyor. Bu da beni üzüyor." diyip gözlerimde biriken gözyaşlarımı tutmaya çalıştım. Ben Cemre'nin karşısında ağlasam o da ağlardı.

"Kesinlikle babanı anlamıyorum. Sen üzülme lütfen. Biz gülen Nehir'i istiyoruz ve bak bende ne var!" çantasından en sevdiğim çikolatayı çıkarınca gülümsedim. Bu kız beni cidden iyi tanıyordu. Ve ben bu kızı seviyorum.

Sınıfa geçtiğimde çantamı sırama koyup kapıdaki kızlara doğru yürüdüm.

"Nehir ve elinde çikolata nedense hiç şaşırmadım." dedi Işıl gülerek. Işıl, çok güler yüzlü bir kız ve her şeye pozitif bakabiliyor ve de gerçekten güzel bir kız.

"Çikolata aşktır." dedim bende kahkaha atarak. "Ve de mutluluk hormonu salgılar."

"Bundan sonra Nehir hep üzgün olduğunda çikolata alıyoruz." dedi Cemre hep beraber güldük.

"Of ya lanet olsun ders biyoloji. Nehir dersi kaynatabilir misin?"

"Sizi bilmem ama bizim zaten dersimiz kaynıyor." dedi Aleyna. Bir şey anlamamış gibi boş boş ona baktım.

"Müdür yardımcısı çağırdı bizi sanırım eksik ingilizce kitapları için."

"Hadi kızlar size iyi sıkılmalar." diyip koşarak merdivenlerden müdür yardımcısının yanına gittik.

"Evet kızlar, hangi sınıf?" diye sordu müdür yardımcısı.

"11/A ." dedi Aleyna.

"28 tane eksik ingilizce kitabı varmış... Al bakalım sen şu kitapları." diyip elime on dört tane kitap verdi. Aleyna'ya baktığımdan onun eline de kitapları tuttuşturdu.

"Tekrar gelin."

"Tamam." dedik ikimiz de aynı anda.

Birinci merdiveni daha bitirmeden Aleyna sızlanmaya başladı. "Nehir benim yüküm biraz fazla sanki birazını sen alır mısın?" diye rica etti ben de başımla onaylayıp birazını aldım.

Sınıfa varıp kitapları dağıttıktan sonra müdür yardımcısının tekrar yanına indik.

"Şunlar 10/D'ye bunlar 9/G'ye şunlar da 11/ F' ye götürülecek." diyince eliyle işaret ettiği tarafa baktık. Aleyna'nın gözlüklerinin altından gözleri irileşti. Benim aklıma takılan 11/F sınıfı bizim okulda yoktu.

"Hocam 11/F sınıfı benim bildiğim kadarıyla yoktu." dedim merakıma yenik düşerek.

"Yeni sınıf açıldı dışardan gelenler için yeni sayısal sınıfı." diyip bizi kitap yığınıyla baş başa bıraktı.

"Ya ama neden ya biyoloji dersine girseydik daha iyiydi." diye söylendi Aleyna.

"Aynen ama yapacak bir şey yok hadi 9/G'den başlıyalım." diyip işe koyulduk.

Zilin çalmasına on beş dakika kala 11/F sınıfına gittik. Çok yorulmuştum. Aleyna da öyle. İkimiz de dağılmıştık. Kapıyı çalıp içeri girdik. Kitap listesini elime aldığımda otuz tane kitap getirmemiz gerektiğini anladım. Zaten yorgundum bizim getirdiğimiz kitap sayısı ise on sekizdi çünkü aşağıdaki listede de on sekiz yazıyordu. Aleyna ile ben geçici bir şok yaşadık müdür yardımcısının yanında sadece on sekiz kitap vardı. İçimden küfür mırıldanarak kitapların listesini tutan çocuğa yöneldim.

"Ya sen neden aşağıdaki listeyle buraya farklı yazıyorsun! Salak mısın ya!" diye tüm yorgunluğumla karışık sinirimi kustum. Çocuk tepkisiz kalınca sinirlendim. Aleyna'yla o çocuğu es geçerek kitapları dağıtmaya başladık.

En arkaya vardığımda arkada oturan üç kişiye kitap kalmadığını farkettim. Kafamı kaldırdığımda geçen derste elinde hentbol topu tutan çocuğu farkettim yine bana bakıyordu ama nedense ona hiç bakasım yoktu onlara sırtımı dönüp tam gidecekken "Hey SARIŞIN bize kitap yok mu?" Kafamı onlara çevirdiğimde bunu söyleyen kişinin ortada oturmuş kumral ve kaslı çocuk olduğunu anladım.

Kimsenin bana Sarışın demesinden hoşlanmazdım.

"Üzgünüm ama kalmadı listeye yanlış geçirilmiş önde oturan ve listeyi oluşturan kişi müdür yardımcısının yanına gidip almayanlara kitap getirecek." diyip onu ve muhteşem ötesi bakışlarını sınıfta bıraktık ve dışarı çıktık.

"Çocuk sana nasıl baktı! İnanamıyorum çok yakışıklıydı!" diye yerinde zıplamaya başladı. Ben gözlerimi devirip bu çocuğun bakışlarının altında saklı olan şeyi aklımda çözmeye çalıştım, tanıdık bakış ama nerden tanıyor olabilirim ki? Daha önce görmediğime eminim belki de görmüşümdür. Sonra dönüp Aleyna'ya gülümseyip

"Bende inanamıyorum." dedim.

Geçmişin İzleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin