⊰ BÖLÜM 15 ⊱
Tükenmeyen umutlar
─────────────────────
Onu düşündükçe kalbi acı içinde kıvranıyor, nefesi kesiliyor, göz pınarlarına yaşlar birikiyordu. Daha bir gün önce birlikteyken, onu iki kolu arasında sıkı sıkıya sarmışken şimdi yoktu. Boş kalan kollarını, acıların birikip yoğunlaştığı göğsünü ve de burnunun ucunu sızlatıyordu bu yokluk. Tarifi olmayan bir acı... Zamanla geçeceğini ummaktan başka çaresi yoktu.
─────────────────────Önceki bölümde son kısım anlaşılmamış sanırım. Jimin Jungkook'un, Taehyung'un demesiyle işten ayrıldığını öğrenince nasıl olupta bu kadar kısa sürede, Jimin'e bile sırtını dönecek kadar, güvendiğini sorgulamaya başlıyor. Jungkook, Taehyung'u iyi tanıdığını iddia ediyor fakat Jimin bir anda ona Taehyung'u, sevdiği şeyleri, olaylara bakış açısını vs. anlatmaya başlayınca fark ediyor ki Taehyung kendisi hakkında birçok yalan söylemiş ona. Yani sadece olduğu kişi hakkında yalan söylediğini öğrendi daha fazlasını henüz bilmiyor.
━━━━━━━━━━━━
Onu bir gün yeniden göreceğim. Belki.
-O, Stephen King
Taehyung, sırtını yatak ile buluşturduğu anda müthiş bir sızı hissetti tüm vücudunda. Jungkook, onu atölyede öylece bırakıp arkasına bile bakmadan gittiğinde ne yapacağını bilemez bir şekilde şehirde dolaşmaya başlamış, nereye gittiğini bilmeden saatlerce yürümüştü. Yetmezmiş gibi bir de eve kadar yürümüştü ve bacaklarını hissedemiyordu artık. Fakat yeterli gelmemişti bu, bir türlü geçmiyordu acısı. Öyle ki vücudunun ağrısına bile ağır basıyordu kalbinin sızısı.
Düşünememişti bir gün bu yaptıklarının pahalıya patlayacağını. Onu kurtarmak adına yalan söylemesinde bir sorun olmayacağını sanmıştı. Berbat hissediyordu kendini. Kendisi böyleyken Jungkook'un nasıl hissettiğini tahmin bile edemiyordu.
Jimin'in ise böyle bir şey yaptığına inanamıyordu. Tabii ki de Jungkook'a söylediği yalanlardan bir haberdi. Bunların açığa çıkması tamamen istem dışı olmuştu fakat Jungkook'a olan agresif davranışları, kıskançlıkları ve ikilinin arasına girmeye çalışması yeterince açıklıyordu her şeyi. En azından Jungkook'un o kafeye tekrar dönmemesini umuyordu. Taehyung'a olan güveni yıkılmıştı, evet. Fakat yine de küçük bir ihtimal de olsa hala onu dinleyip işi bırakmasını ummaktan başka çaresi yoktu.Taehyung, rastgele fırlatılmış bir çuval gibi uzandığı yatağında yatarken bunları düşünüyordu. İlginç olan şuydu ki tüm gün bunları düşünüp durmuştu zaten. Uyuyup susmak bilmeyen zihnini susturmak istiyordu fakat gözünü dahi kırpamıyordu. Zihninin karmaşıklığına karşı ifadesi oldukça durgundu. Bir de o vardı ki suratı gözünün önünden gitmiyordu.
Jungkook... Onu düşündükçe kalbi acı içinde kıvranıyor, nefesi kesiliyor, göz pınarlarına yaşlar birikiyordu. Daha bir gün önce birlikteyken, onu iki kolu arasında sıkı sıkıya sarmışken şimdi yoktu. Boş kalan kollarını, acıların birikip yoğunlaştığı göğsünü ve de burnunun ucunu sızlatıyordu bu yokluk. Tarifi olmayan bir acı... Zamanla geçeceğini ummaktan başka çaresi yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
「 fatalité 」taekook
Fanfictionölümün eşiğinden dönen taehyung dokunduğu insanların geleceğini görmeye başlar. birgün arkadaşı jimin onu jungkook adında birisiyle tanıştırır; ikilinin elleri buluşur ve taehyung geleceği görür. jungkook ayın sonunda dövülerek öldürülecektir...