4. Bölüm

696 47 32
                                    

Bella son 1 haftadır ruh gibi etrafta dolaşıyordu. Hiçbir şekilde gülmüyor dersler ve yemek zamanı dışında hep odasında takılıyordu. Ki birçok zaman yemek de yemiyordu. Çok zayıflamıştı ve kimseyle doğru düzgün iletişim kurmuyordu. Yine yatağında oturmuş camdan dışarı bahçeye bakıyordu. Oradan Draco'yu izliyordu. Draco duygularını hiçbir şekilde yansıtmadığı için Bella Draco'nun ne hissettiğini bilmiyordu. Bella Draco'ya bakarken odanın kapısı hızla açıldı.

"Bella yeter artık! Bir haftadır hayalet gibisin. Sırf Draco yüzünden kendine bunu yapamazsın. Zaten aranızda bir şey yoktu. Sevgili bile değildiniz. Niye bu kadar üzülüyorsun?"
"Çünkü onu seviyorum Hermonie! Ve onun bu kadar kötü olabileceğini hiç düşünmemiştim."
Bella tekrar kafasını Draco'ya çevirince Draco'nun ona baktığını gördü. Yakalandığı için kötü hissetmesi gerekiyordu ama Bella hiçbir şey hissetmiyordu. Draco birden oturduğu ağacın altından kalkıp gitti. Bella'nın gözünden bir damla yaş düştü. Draco niye bir anda ondan nefret etmeye başlamıştı?

"Onu unutmalısın. Hepimiz senin için çok endişeleniyoruz. Eski Bella'yı özlüyoruz. Senin bu haline hiç alışık değiliz."
Hermonie Bella'nın elini tutup sıktı.
"Eski dostumu özlüyorum. Hiçbir şeyi umursamayan Bellamı."
Bella ağlamaya başladı. Bu bir hafta onun için çok değişikti. Hermonie haklıydı. Draco ile Bella'nın hiçbir alakası yoktu. İlişkileri yoktu. Peki Bella neden bu kadar üzülüyordu?
"Haklısın. Eski halime dönüp Draco ile konuşacağım. Onun için kendimi üzmeyeceğim."
"Sonunda eski Bella döndü." Dedi Hermonie gülümseyerek.

_1 saat sonra_
Bella sonunda kendine gelebilmişti. Kararını vermişti. Dersin sonunda Draco ile konuşacaktı. Ders başladığında Bella üzerinde hissettiği göze döndü. Draco ile karşılaşınca kafasını çevirdi. Dersin sonunda neler diyeceğini düşündü. Bella derin düşüncelere dalmışken bir anda önüne bir kağıt geldi. Anlamsızca etrafına baktı. Kim dersin ortasında Bella'ya not gönderirdi ki? Merakla açıp okumaya başladı.

Ders sonunda bana asa doğrulttuğun ağacın oraya gelir misin?
                                                                         -Draco

Bella kağıda hiçbir şey yazmayıp Draco' ya baktı. Draco da ona bakıyordu. Bella ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Ne konuşacaklardı ki? Bella çok stres olmuştu. Nedensizce kağıdı parçaladı. Bin tane parçaya böldü. Yırtarken Draco'ya bakıyordu. Draco bir kağıda bir de Bella'ya bakıyordu. Acaba gitmeli miydi? Çok kararsızdı. Bella Draco'nun ona asa doğrulttuğu ağacı unutmamasına çok şaşırmış ve mutlu olmuştu.

Ders bitikten sonra Bella ilk başta sınıftan çıktı. Draco ile karşılaşmak istemiyordu. Koridorda boş boş gezinmeye başladı. Birkaç dakika geçtikten sonra hızla koridordaki camlardan birine baktı. Draco gerçekten de o ağacın altında Bella'yı bekliyordu. Bella cesaretini toplayarak bahçeye indi. Draco ayağıyla taşla oynuyordu.
"Gelmeyeceğini sanmıştım." Dedi Draco.
"Niye beni buraya çağırdın?" Dedi Bella.
"Seninle konuşmak istiyorum."
"Ayrıca bu ağacı unutmaman da beni şaşırttı."
"Ben senin hakkında hiçbir şeyi unutmadım ki."
Bella hiçbir şey demedi.
"Ne konuşacaksın?"
"Sana söylediklerim çok kaba ve aptalcaydı. Seni bütün bir hafta izledim. Ruh gibiydin. Sana yaptıklarım için çok özür dilerim."
Bella hiçbir şey demeden hızla Draco'ya sarıldı. Birbirlerini sımsıkı tuttular. Hiç bırakmayacakmış gibi. Yaşadıkları şey çok garipti. Sevgili değillerdi ama arkadaş da değillerdi. Ne oluyorlardı? Bella bu düşüncelerini bırakıp ellerini Draco'nun saçlarında gezdirdi. Parlak sarı beyaz saçları yumuşacıktı. Ve mis gibi kokuyordu. Ayrıldıklarında Bella Draco'nun öne gelen saçını düzeltti. Draco ise Bella'ya gözünü ayırmadan bakıyordu. Bella Draco'nun saçını düzelttikten sonra Draco'ya baktı.
"Saçını seviyorum." Dedi Bella.
"Bunu duymak iyi hissettirdi."
"Ne yapalım biliyor musun? Çimenlere yatıp hayal kuralım."
"Bana uyar."
Draco ile Bella çimenlere yattıklarında Bella gökyüzüne bakıyordu Draco ise Bella'ya bakıyordu.
"Tamam ilk ben başlıyorum." Dedi Bella.
Draco onaylayınca Bella hayalini anlatmaya başladı.

"Kocaman bir malikanede iki tane sarı saçlı çocuğumla eğleniyorum. Onlara büyü yapmayı öğretiyorum sonra da onları Hogwarts'a gönderiyorum." Dedi Bella.
"Eee eşin nerede?" Dedi Draco.
"O da var tabii ama onun yüzünü bilmiyorum. Seninki nasıl?"
"Benim de seninkine benzer."
"Eşin?"
"Senin gibi."
Bella gözlerini sonuna kadar açıp Draco'ya baktı.
"Ne? Sadece sana benziyor dedim. Rahatsız olduysan-
"Yok hayır."
"Eski Bella'yı özlemişim. 1 hafta boyunca sanki sen, sen değildin. Senin gülüşün kadar güzel bir şey yok."
Bella kıpkırmızı bir şekilde Draco'ya bakıyordu.
"Utanınca kızarman çok tatlı."
Bella şu an tam bir domatesti.
"Tamam bu kadar iltifat yeter. Birbirimize soru soralım."
Tamam. Başla."
"Pekiii. En sevdiğin Profesör kim?"
"Kolay. Snape. Hoşlandığın biri var mı?"
Draco nasıl bu kadar rahat bir şekilde konuşabiliyordu? Bella'yı ter basmıştı. Draco ile bu konular hakkında konuşmak onu geriyordu.
"Hey. Bana cevap ver."
"Böyle sorular yok. Ben sana normal bir soru sordum."
"Bu da normal. Ayrıca öyle bir kural koymadık. Şimdi cevap ver."
"Eee sanırım var."
"Ne demek sanırım? Var mı yok mu?"
"Var."
"K-
"Sormayı aklından bile geçirme Malfoy!"
"Bella?"
"Efendim?"
"Bana bir söz vermeni istiyorum. Sonsuza kadar birbirimizi bırakmayacağız. Söz mü?"
"Söz."

Birbirlerine güldükten sonra Bella bir anda Draco'nun yanağını öptü. Draco şaşkınca Bella'ya bakıyordu.
"Sonra görüşürüz Sarı Kafa."
"Saçım tam olarak sarı bile değil! Bella gel buraya."
Bella koşmaya başladı. Draco da tam arkasındaydı. Draco Bella'dan daha uzun olduğu için hızla ona yetişmişti. Bella daha da hızlandı. Bella duramayacak şekilde koşarken önüne Draco kollarını açmış bir şekilde çıktı ve Bella ona çarptı. Ve Draco Bella'yı sardı. Aralarında çok az mesafe vardı. Birbirlerine gözlerini ayırmadan bakıyorlardı. İkisi de nefes nefeseydi.
"Karşılık almadan gidemezsin." Dedi Draco.
Draco Bella'ya mümkünmüş gibi daha da yaklaştı. Bella kalbinin sesini duyabiliyordu. Sanki dönüp kalmıştı. Hiçbir şey yapmıyordu. Öylece Draco'ya bakıp olacakları bekliyordu. Draco yakından daha da yakışıklıydı. Bella Draco'nun yüzünü her ayrıntısına kadar inceledi. Bütün yüzünü ezberledi. Ve hiç unutmayacağına emindi. İstese de unutamazdı zaten. Unutulacak gibi değildi. Draco her yaklaştığında yeşil elma kokusunu daha da içine çekiyordu Bella. Onun her şeyine bayılıyordu. Kokusunu hiç bıkmadan içine çekti. Hayatında sadece tek bir şey koklayacak olsaydı Draco'nun kokusunu seçerdi. Draco, Bella'nın bağımlılığıydı. Bella dudaklarına hissedeceği baskıyı düşünürken yanağında hissettiği dudaklar ile şaşkına döndü. Draco Bella'ya gülümsüyordu ama Bella şaşkın ve bir o kadar kızgın bir şekilde Draco'ya bakıyordu.

"Ne oldu?" Dedi Draco. Hiçbir şey anlamamıştı. Bir şey yapmamıştı ki.
"Yok bir şey!" Diye bağırdı Bella. Sesi çok gergin çıkmıştı. Bella olabildiğince hızlı bir şekilde oradan uzaklaşmak istiyordu. Bella yanlış duygulara katıldığı için kendinden nefret ediyordu. Draco'nun ondan hoşlandığını düşünmüştü. Meğer ne de aptalmış.
"Bella neler oluyor? Bir şey mi yaptım?" Dedi Draco saf bir şekilde.
Bella hızla arkasını döndü. Draco ona o kadar masum ve tatlı bakıyordu ki bütün siniri bir anda geçmişti.
"Bir şey olmadı. Şu sıralar ruh halim çok hızlı değişiyor. Seninle alakalı bir durum değil."
"Senin üzülmene asla izin vermem. Anlıyor musun beni? Bir şey olursa hemen bana haber ver. Ne olursa olsun. Bundan sonra ben senin koruyucu meleğinim."

Merhaba! Bölümü nasıl buldunuz? Sizce hikaye güzel gidiyor mu? Yorumlarınızı bekliyorum. Sizi seviyorum.❤️❤️

Draco Malfoy ile Hayal Et Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin