Kibou no Madobe-Umut Penceresinden-Kış Üçgeni_Bölüm 2

38 3 0
                                    

 Umut Penceresinden-Kış Üçgeni_Bölüm 2:

13 Aralık 2032, Pazartesi, Chihiro

Pazartesi...
Neden? Neden doğum günümde o rüyayı görmek zorundaydım ki? Assel ile karşılaşıyorum; konuşuyoruz, sonra ortadan kayboluyor, ben ağlıyorum ve sesini duyduğum anda uyanıyorum. Klişe... Yani benim için öyle. Sanki sesini duysam, bana her şeyi anlatsa, üzerimden bir yük kalkacakmış gibi. Kesinlikle bir şeyler biliyordu. O zamanki duygusuz bakışlar boşuna değildi. Biliyorum. Ama artık bir anlamı yok. Ben şimdiki hayatıma alıştım. Ve artık ne kadar düşünürsem düşüneyim, Assel'i bir daha göremeyeceğim ve duyamayacağım; muhtemelen. O da eğer yaşıyorsa, şu anki hayatından memnundur herhalde. Benim gibi birini kimsenin özleyeceğini de sanmıyorum. Özlenecek bir şey de yok ortada.

Ama bunlar, doğum günümde düşüneceğim şeyler değildi. 13 Aralık... 13 sayısını uğursuz bulanlar vardır ama ben aynısını düşünmüyorum. Doğumumu uğursuz bulmak gibi olurdu benim için. Yine de, doğum günümün ayın 13'üne denk gelmesinden çok, pazartesi gününe denk gelmesi evrenin bana "keşke doğmasaydın" demesi gibi oldu. Acaba ben doğmasaydım her şey daha iyi olur muydu? Bir filmde görmüştüm. Biri, "Kimse bu dünyaya yedek parça olmak için gelmemiştir." diyordu. Belki bu söz sayesinde yaşamayı seviyorum şu an. Ama gerçekten doğru mu bilmiyorum. Şu ana kadar kimse bana ihtiyacı olduğunu söylemedi çünkü. 

Düşüncelerimden sıyrılıp ağır ağır okula yoluna koyuldum. Yoldan geçen arabalar, insanlar önemli değildi benim için. Sadece karşıma çıkan kedilere, kuşlara, hayvan dükkanındaki hayvanlara ve bitkilere günaydın diyordum. Onlar insanlardan farklı olarak yüzünüze gülüyordu çünkü. Her daim, saf bir halde.

Okula geldiğimde, geçmiş sınav haftasının şerefine verilecek olan parti çoktan başlamıştı. Açılmamış kocaman bir kola şişesini aldım ve kendime zimmetledim. Sevdiğimden değil, sıkıntıdan. Ama doğum günüme rastlayan bir parti, her ne kadar benim için olmasa da sevindirici bir şeydi. 

Öğle arasında çatıya çıktım. Karnım toktu tabii ki. Tek istediğim oturup huzur içinde resim yapmaktı. aşağıya, bahçeye baktım. Sonra bu çatıya gece gelmeli diye düşündüm. İnsalar olmadan bakılırsa güzel bir resim çizilebilirdi. Adımın anons edildiğini duyduğumda, kafamda oluşan bahçe tablosu kayboldu birden.

Neden çağırdıklarını tahmin eder gibiydim. Sınav sonuçları. Büyük ihtimal dereceye girmiştim. Küçüklüğümden beri idealist abim beni sınavlara alıştırmıştı. Bana hayatın dönüm noktası gibi gelmiyorlar. Zaten öyle olmamalılar. Ama başka bir sebepten ötürü çağrılacağım aklımın ucundan geçmezdi.

"1-A sınıfından Ibara Chihiro-san. Lütfen en kısa sürede müdürenin odasına geliniz."

İçeri girdim. Sonrasını hayal meyal anca hatırlıyorum. Onu görmüştüm çünkü. O'ydu. Evet, ta kendisi. Tanıyacağımı düşünmezdim. Görebileceğimi, duyabileceğimi düşünmezdim, muhtemelen. Nasıl? Neden? Ne zaman? Ne için? Bir an zihnim boşaldı. Ellerimi hissedemez oldum. Bayılmışım.

Gözümü açtığımda halen müdürenin odasındaydım. Kendisi yoktu gerçi. Sadece o ve abim vardı. Abim mi? Abimin ne işi vardı okulda? Hiçbir şey düşünemiyordum. Hiçbir şey oturmamıştı.

Through The Window of Hope - Kibou no Madobe - Umut PenceresindenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin