"O şarkıdaki vokal partları çok çılgınca değil miydi?"
Jisoo ve Miyeon kendi aralarında herhangi bir şarkı hakkında konuşurken, bacağımı bir diğerinin üzerine atıp etrafa göz gezdirdim.
Bang Chan'ın doğum günüydü ve konuklar arasında biz de vardık. Anladığım kadarıyla bu çocuğun etrafı oldukça kalabalıktı, çünkü sektörde olan her gruptan en az bir üye gördüğüme yemin edebilirdim.
Lisa, bir yerlere kaybolmuştu, Jennie ise geldiğinden beri tanışmadığı idollerin her biriyle konuşmaya çalışıyordu. Aslına bakarsak onlar Jennie'yle tanışmaya çalışıyordu çünkü gerçekten utanan bir kişiliği vardı. Ben, Jisoo ve Lisa'ya kıyasla daha az sosyal olanımız oydu. Evet sektörde arkadaşları vardı ama çok değildi. Şu an ise etrafta benim tandığım çoğu kişiyle daha yeni yeni tanışıyor olmasını izliyordum.
"Merhaba, Rosé." diyen Jimin'in aksine "Selam, Pinksé." diyen Taehyung'a gülmüştüm.
"Size de merhaba."
"Jungkook en son seni arıyordu şu tarafta, çocuk kayboldu sanırım, onu bulsan iyi olur." diyen Jimin'e baktım.
Tekrar güldüm ve başımı sallayarak ayağa kalktım. Zaten Taehyung bunu bekliyormuş gibi yerime oturmuştu. Jisoo ile çok iyi arkadaşlıkları vardı, konuşurken çok gülerdiler. Muhtemelen Jisoo ile sohbet etmek istiyordu.
Biraz önümde, Jaehyun ve Bambam ile konuştuğunu görünce yanlarına gidip gitmemek arasında kaldım. Daha sonra ise gitmeye karar vermiştim. Topuklu giydiğim için boyumuz neredeyse eşitti onunla. Kolumu Jungkook'un omzuna yaslayıp "Nasılsınız bakalım, gençlik?" diyerek aralarına girmiştim.
"İyi, sen nasılsın, pamuk şeker?"
"İyiyim, saçlarını kazıtmak istemiş de kel olmaya yeltenmiş, 97'li arkadaşım Bambam, sen nasılsın?" dedim dişlerimi göstererek gülerken.
"Aman, bir şey demedik saçına, hemen sinirlenmesene be."
Saçımı pembenin tatlı tonuna boyadığımdan beri yakıştığını dile getirse bile hep dalga geçecek bir şeyler buluyordu.
"Ben de iyiyim, nefes alma işlemim devam ediyor yani." diyen Jaehyun'un bakışları çok kısa bir an Jungkook'un omzuna yasladığım koluma gitse de, tekrar gözlerime bakmıştı. Pek anlamlandıramamıştım neden öyle baktığını. Ben zaten hep böyleydim. Arkadaşlarıma dokunmadan bir bağ yaratamıyordum sanki. Bir keresinde onun da koluna sırtımı yaslamışlığım olmuştu. Jennie'nin yanaklarıyla oynamayı severdim, Jisoo'nun da saçlarıyla. Lalisa ile birlikteyken kedileri etrafımızı sardığı için direkt Leo'yu gözüme kestirip tüm gün onu severdim. Kedi benim adım seslerimi tanıyordu artık, ne zaman geldiğimi anlasa kaçıp bir yerlere saklanıyordu.
"Ee, sen nasılsın?" dedim bakışlarımı Jaehyun'dan kaçırıp, Jungkook'a dönerken.
Yorgun görünüyordu. Keşke beni bir kez dinlese de, uykusuna dikkat etse ama nerede...
"Pratik yaptıktan sonra direkt buraya geldiğimiz için biraz bacaklarım sızlıyor ama idare eder."
"Yoongi'nin omzu nasıl, çok acıyor muymuş?" diye sordu Jaehyun.
"İlk günler evet, ama şu an daha az acıyormuş. İyi olduğunu söyledi, ama bizimle beraber promosyonlara katılmak istediğini biliyoruz."
Dudaklarımı birbirine bastırırken, biraz daha orada durup onları dinledim. Bambam Lisa'yı bulmak için yanımızdan ayrılırken, Jaehyun'un telefonu çalmıştı. İlk kez çaldığında açmak istemese de, ikincide mecburen açmak için dışarıya çıkmak zorunda kalmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Balter [ rosékook ] ✓
FanfictionBTS üyesi Jungkook, ölmeden önce son kez Blackpink üyesi Rosé'yle dans etmek istiyordu. [ Rosé ๑ Jungkook ] © thynights | 2021