bir

2.4K 122 247
                                    

soğuk hava bedenime işlerken bir elimi cebime koydum. diğer elimde tuttuğum ama çok üşendiğim için ağzıma bile koyamadığım sigaram yanmaya devam ediyordu. üniversitenin üçüncü yılında bölümümden memnun olmadığımı fark ettiğim için, şimdi kendimden üç yaş küçüklerle ilk senemi okuyacaktım.

fakültenin girişinde sigaramı yere fırlatıp diğer elimi de cebime koydum. arkamdan ''piç.'' diye bir ses duyduğumda tüylerim ürperdi. daha okulun ilk gününde belaya bulaşacaktım anlaşılan. sakin olmaya çalışarak arkamı döndüm. bankta oturmuş bir elinde dumanı tüten kahvesi ve diğer elinde sigarası olan çocuğa yaklaştım. ''bana mı dedin?''

siyah kabanlı çocuk elini karton kahve bardağına sarıp etrafına bakındı. ''başka birisini göremiyorum.'' dedi alay ettiği bariz sesiyle. boynuna doladığı bordo rengi atkısı ve değişik yüzükleriyle entel dantel bir tip olduğu her halinden belliydi. ''sabahın dokuzunda canına susadın herhalde?'' dedim eğilip çocuğun göz hizasına geldiğimde.

ben yokmuşum gibi kahvesinden bir yudum daha aldı. yüzündeki ifadeden bir şeyler anlamaya çalışsam da ifadesiz herif buna izin vermiyordu. ''burası sokak değil,'' dedikten sonra yanındaki çelik küllükte söndürdü sigarasını. ''bunlar da buraya öylesine koyulmamış olmalı, değil mi?'' dedi ayağa kalkarken.

aslında bir bakıma haklıydı. normalde ben de çöpümü yere atan bir insan değildim. ama orada bir küllük durduğundan bir haber olduğum için yere atmıştım izmaritimi. gözlerimi devirip arkamı döndüm. sabahın köründe kavga etmeye hevesim yoktu. ama bu enteli bir gün başka yerde görürsem cezasını kesecektim elbette.

fakülteye doğru giderken diğer çocuğun arkamda olduğunu ağır parfümünden hissedebiliyordum. umarım aynı sınıfta değilizdir diye geçirdim içimden. derse daha on beş dakika vardı, ama sınıfa girip ısınmak istiyordum. ben ilk kattaki dersliğimi ararken diğer çocuk yukarı çıktığında içim rahatlamıştı. dört sene boyunca böyle bir tiple yüz göz olmak istemezdim.

amfinin ortalarında duvar kenarında yerimi aldığımda üzerimdeki montu çıkardım hızlıca. sandalyeyi indirip oturduktan sonra etrafı süzmeye vaktim vardı. herkes liseli gibi görünüyordu. canımın çok sıkılacağı şimdiden belliydi. dün gece başımın ağrısından doğru dürüst uyuyamadığım için hoca gelene kadar kafamı yasladım kahverengi sıraya. bu sıraları bir daha görmeyeceğim günleri iple çekiyordum.

kapının sertçe kapanma sesini duymamla birlikte bakışlarımı o tarafa çevirdim. az önce bana piç diyen çocuk girdi içeriye. o boynundaki atkıyı çıkarmaya çalışırken kaderime yenik düştüğümü anladım. demek dört yıl boyunca bu herifle uğraşacaktım.

esmer çocuk atkısını öğretmen masasına bıraktıktan sonra eliyle masaya vurdu bir kaç kez. herkes odağını ona verdiğinde sınıfın ortasında dikildi. lütfen düşündüğüm şey olmasın diye onlarca kez tekrarladım içimden. ellerini arkasında bağlayan çocuk kendinden emin bakışlarıyla konuşmaya başladı. ''ben serhat doğramacı.'' sıraların arasında dolaşmaya başladığında herkes meraklı bakışlarla onu süzüyordu, ben de dahil. oturduğum sıraya gelip bakışlarını bana sabitledi. ''önümüzdeki dört yıl boyunca edebiyat dersini benden alacaksınız.''

hassiktir.

ön sıralardan saçını at kuyruğu toplamış bir kız parmağını kaldırdığında, adının serhat olduğunu öğrendiğimiz çocuk ''konuş.'' dedi. ''kaç yaşındasınız, genç görünüyorsunuz?'' soğuk kanlı herifin ağzından garip bir gülüş döküldü. ''24 yaşındayım. ilk öğretmenlik deneyimimi sizlerle tadacağım.''

arkasını dönüp tahtaya ulaştığında postallarından gelen gıcırtıyla birlikte yeniden döndü sınıfa. ''sakın beni dalgaya almayı düşünmeyin,'' gülümsemesiyle gözleri kısıldı. ''pişman olursunuz.''

teacher // barbaros x serhatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin