iki

1.1K 109 245
                                    

yorumlarınızı bekliyorum, iyi okumalar:)

eve gittiğim gibi kendime güzel bir kahve yaptım. sinirlerim o kadar çok gerilmişti ki ukala herifin ağzına sağlam bir yumruk geçirmediğim için tebrik ettim kendimi. sıcak kupayı ellerimle sarıp küçük dairemdeki oldukça hoş balkona kuruldum bacak bacak üstüne atarken.

sabahki olayı yeniden gözden geçirdim daha sakin kafayla. öğretmen bozuntusu yere çöp atma konusunda yerden göğe kadar haklı olsa da bunu düzgün bir dille söylemek yerine alçakça hakaret etmeyi tercih etmişti. oysa ki onu dışarıdan gören her insan düzgün biri olduğunu düşünürdü. ben öyle düşünmüyordum. serhat küçük yaşta ulaştığı bu başarısı sebebiyle kendini yere göğe sığdıramayan bir tipti.

girdiği her ortamda bölüm birinciliklerinde, nasıl çok çalışmadan başarıyı yakaladığından bahseden bir tipe benziyordu. tam da zengin bir züppeye benziyordu herif. her ne kadar entel diye dalga geçsem de adamın kendine has bir havası vardı. ama o hava fırtına olup esse dahi benim tek bir saç telimi dahi oynatmaya yetmezdi.

hayatım boyunca çok yüz göz olmuştum böyle tiplerle. asıl sorun onunla uğraşmak değildi de hayatımın bir senesinin daha kayıp gitmesini istemiyordum ellerimden. bir an olsun sınıfa gidip özür dilemediğim için pişman olsam da bu sadece bir iki saniye sürdü. ardından uyuz adamın sınıfta beni küçük düşürmesini hatırlamamla yeniden çattım kaşlarımı düşümdeki görüntüsüne.

kahvemden büyük bir yudum aldığımda içimin ısınmasıyla ürperdim. zeki bir adam olduğumu epeydir biliyordum. ama nedense konu derslere gelince tıkanıp kalıyordum adeta. sabahın köründe yapılacak bir sayfalıp sınav için yüzlerce sayfalık ders notu ezberlemek asla işime gelmiyordu.

kahvemden kalan son yudumu da içtiğimde apar topar odama geçtim. zaten dün gece uyku girmemişti gözüme. şimdi biraz uzanıp dinlensem iyi olurdu. yumuşak yatağa kendimi bıraktığım gibi uykuya daldım.

saatin kaç olduğundan haberim yoktu ama hava kararmıştı. yastığın altındaki telefonumu yavaşça elime alıp gözlerimi kısarak baktım parlak ekrana. bodrum'daki arkadaşlarımdan bir iki mesaj ve tanımadığım numaradan gelen beşmesaj vardı. merakla açtım bildirimi.

053*: barbaros merhaba

053*: ben serhat doğramacı, dersinden çıkarken sikeceğini söylediğin edebiyat öğretmenin:)

053*: öğretmenlik hayatımın ilk yılında bir öğrenciyle böyle ters düşmek istemezdim.

053*: bu yüzden senden özür dilemek için bir kahve ısmarlamak istiyorum.

053*: haberdar et beni

mesajları okuduktan sonra numarasını rehberime kaydettim. entel piç.

evimde kahve var çok şükür

ayrıca seninle oturup ne konuşabiliriz hayal bile etmek istemiyorum

özrünü de sınıfta arkadaşların duyabileceği bir şekilde edersen belki affedilirsin

mesajlarım anında mavi tik olduğunda ekrandan çıkmayıp cevap vermesini bekledim. fakat herif cevap vermeye tenezzül etmeden çıkmıştı whatsapptan. telefonu şarja taktıktan sonra hızlıca bir duş aldım. aynada 'aşk bu kızıl ötesi yaralı müzesi hareket edemem.' diye mırıldanarak saçlarımı kurutmaya başladım.

teacher // barbaros x serhatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin