1

67 11 19
                                    

Bütün gece yaşadıklarımı düşünüp durmuştum, aklımı fazlasıyla meşgul ettiği aşikardı, şaka gibiydi, inanasım gelmiyordu. Aklımı meşgul eden diğer bir kısım numaramı nereden bulduğuydu? Tek emin olduğum nokta doktor falan olmadığı idi. Şöyle bir analiz yapmam gerekiyorsa adı Kaeya Alberich, oldukça tuhaf ve tuhaf olduğu kadar tehlikeli aynı zamanda bilinmeyenlerle doluydu. Fakat içimden gelen bir ses bunu fazla kurcalamamamı söylüyordu. Eh tabii birde yakışıklılığına aldanmamak gerek.

Düşünmekten başım ağrıdığı için hastanenin girişine doğru ayak basmıştım. En iyisi fazla aldırmamamdı, akşam gidip ne istediğini öğrenecektim çünkü stajımdan olmak istemiyordum, onca yıl bunun için uğramıştım ben. Aklım bunlarla doluyken ilk staj günüm daha ne kadar boktan olabilir diye düşünüyordum. Bu düşüncelerle soyunma odasına gidip üstümdekileri çıkarttım ve doktor önlüğümü giyip yaka kartımı da cebime iliştirmiştim. Ve derin bir nefes alıp günümün güzel geçmesini dilemiştim.

____________***

Saat 18.45 olduğunda mesai saatinin bitmesiyle rahatlasam mı yoksa gerilsem mi bilemiyordum. 15 dakikaya Kaeya Alberich denen çok bilmiş adamın yanına gidecektim ama ne diyeceğini bilmemenin verdiği korku beni bitiriyordu. Ama korkunun ecele faydası olmadığını bildiğimden yanına uğradıktan hemen sonra evime gitmek istiyordum. O yüzden hızlıca onun ofisini aramaya başlamıştım. En yakın sekretere Kaeya Alberich adını söylediğimde bana attığı 'onunla ne işin olabilir ki' bakışlarını umursamayıp omuz silkmiştim. Odasının en üst katta olduğunu öğrenmemle adımlarımı çekinerek asansöre yönlendirmiştim. Asansöre adımımı atıp on birinci katı tuşlayınca içime bir ürperti gelmişti. Birkaç saniye içinde kendime gelmiştim. Daha bir gün önce yaşadığım olay akıma gelmişti. On birinci kata ulaştığımda derin bir nefes alıp asansörün kabininden çıktım ve odasına doğru yürümeye başladım.

Kapısının önüne geldiğimde kapısını yavaşça tıklatıp cevap beklemeye başlamıştım. Çok geçmeden 'gir' cevabını alınca içeriye doğru adımlayınca odaya biraz göz atmıştım. Odada gri ve beyaz renkleri hakimdi. Yerde olan halı, bambu tarzı bir bitki ve masasının hemen yan çaprazının arkasındaki porte ile gayet şıktı. Odayı incelemeyi kesip içeriye girdiğimde deri koltukta oturan, önündeki dosyaya odaklanmış ciddi olan bakışlarını bana kaldırmasıyla ağzının kenarı havaya kalkıp pis pis sırıtmaya başlamıştı.

-Hoş geldin sedyeci çocuk.

Yüzüne tiksinen bir bakış attıktan sonra:

"Neden çağırmıştınız Bay Alberich?"

-Bay diye hitap etmene gerek yok.

Dediğiyle beraber odaya koca bir 'ha' sesi bırakmaktan alıkoyamamıştım. Ama hızlı bir şekilde kendimi toparlayıp aynı soruyu tekrarlamıştım.

"Neden çağırmıştınız?"

-Eh, madem direkt konuya girmek istiyorsun... Dün hastane odasında sedyede yaptığın hareket hiç etik değildi. Bu hastanenin kuralları var ve bu yaptığının bir bedeli olmalı.

Dedikten sonra susup tepkimi izlemeye başlamıştı. Başlarda kendimden emin bir şekilde yüzüne bakarken sonraları rahatsız olduğumu hissetsem de bakışlarını meydan okurcasına üzerimde gezdiriyordu. Ve bu durum seslice yutkunmama sebep olmuştu. Çünkü sikeyim ki o gözlerin odağı olmak...

-Bu bedelin ne olduğunu sana daha önce söylemiştim ama yine de hatırlatmakta bir sıkıntı yok. Hastanedeki stajyerliğin yanacak.

Bunu demesiyle beraber başımdan aşağıya kaynar sular dökülmüştü resmen. Kaşlarım çatılırken bunu yapamayacağını söylememle beraber gülümsemişti. Neyin bu kadar komik olduğunu merak etsem de konuşmaya başlamasıyla susmayı tercih etmiştim.

Papatya /KaebedoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin