1.0

1.2K 108 249
                                    

Bok: Seni tanımayacağımı mı düşündün Louis?

Bok: Gerçekten anlamayacak mıyım sanıyordun?

Bok: Salak falan mı sanıyorsun beni??

Bok: Neyse konumuz şu an bu değil.

Bok: Neden gelmedin, gelmeni bekliyordum?

Bok: Çok istekliydin oysaki, bir an önce kendini becertirdin sanıyordum.

Bok: Doğrusunu bilmen gerekiyor ki; o depoya zaten becermek için çağırmadım seni

Bok: Erkeklerden hoşlanmadığımı, lanet penislerden nefret ettiğimi ve bir daha asla bana yazmaman gerektiğini söylemek için çağırdım.

                             ~2 saat sonra~

Küçük Şeytan çevrimiçi.

Görüldü.

Küçük Şeytan çevrimdışı.

Louis okuduklarının verdiği şaşkınlık ve üzüntü ile hemen toparlanmaya başladı; şirketten hemen çıkması gerekiyordu, aksi takdirde ağlayacaktı. Şirkette, herkesin önünde ağlayacak değildi ya. Hem kendi düşen aglamazdı, yaptığı aptallıktı. Bunu başından beri biliyordu. Biliyordu ama tam bir aptal gibi devam ettirmişti.

Eşyalarını alıp çıkışa doğru ilerlerken içinden Harry ile karşılaşmamak için Tanrı'ya dualar ediyordu. Neyse ki Tanrı onu seviyor olsa gerek; değil Harry, şirketten hiç kimse ile karşılaşmadan çıkabilmişti.

Arabasına bindi, birkaç saniye bekledi çünkü dolu gözleriyle önünü göremiyordu. Gözlerini kırpmamaya çalıştı, kırparsa gözlerine karşı verdiği mücadelede yenilgiye uğrayacaktı.

Fakat yalnızca birkaç saniye boyunca dayanabilmişti. Gözlerini bir anlık kırpmasıyla beraber gözyaşları, bunu bekliyormuşçasına peş peşe akmaya başladılar. Louis ilk başta sakinleşeceğini sandı, fakat saniyeler sonra gözyaşlarına eklenen hıçkırıklar ona haksız olduğunu bağırmışlardı resmen. O da bu isyana teslim oldu, bir süre ağlamaya devam etti.

Dakikalar sonra sakinleştiğini hissettiğinde ıslak, içinde lav varmış gibi kızarık ve sıcak yanaklarını sildi ve arabayı eve doğru çalıştırdı.

                                           ***

Harry yazdıklarını tekrar tekrar okudu. Fazla mı ileri gitmişti?

Hayır, tabi ki ileri falan gitmemişti. O adama onunla oynamaması gerektiğini öğretip yapması gereken şeyi yapmıştı.

O kim oluyordu da mesajları şirketteki arkadaşlarına Harry Styles bir ibne diyerek yayacaktı?

Ama düşününce de eğer ona bunu yapacaksa neden kendi fotoğraflarını atsındı ki? Sonuçta o fotograflar ona aitti, Harry'nin onu tanımasına sebep olan dövmeleri de oldukça görünür haldeydi. Ya Melanie yalan söylüyorduysa, ya Louis'nin öyle bir amacı yoksa?

Kafası gerçekten çok karışmıştı; ne yapacağını, kime inanacağını bilmiyordu. Belki de biraz kafa dağıtsa fena olmazdı. Hem kendine gelirdi, hem de zaten herifin teki için kafa yormaya değmezdi.

Barın kapısında dikilirken bile içerideki yüksek sesli müzikten rahatsız oldu, yine de umursamadan içeri girdi.

Yaklaşık yarım saat bar taburesinde yalnız başına oturdu, yanına sarışın uzun boylu ve oldukça güzel bir kadın gelince bakışlarını elindeki içki bardağından kaldırıp ona dikti.

"Selam. Yalnız mısın?"

Duyduğu şey üzerine gözlerini devirmemek için kendisini zor tuttu. Tanrı her zaman güzellik ve zekayı kadınlara ters orantılı olarak mı veriyordu, yoksa yalnızca Harry'ye denk gelen kadınlar mı böyleydi?

İçindeki ses 'Yalnızım görmüyor musun?' diye bağırmak istese de bu gece kavga etmek istemediği için, yalnızca "Evet yalnızım." diye mırıldandı. "Oturmak ister misin?"

Kadın ona ufak bir gülümseme verip hiçbir şey söylemeden yanındaki boş tabureye oturdu.

Dakikalar süren sıkıcı bir konuşmanın ardından kızın evine gitmeyi teklif etti Harry birdenbire. Hiç vakit kaybetmek istemiyordu, kadını bu geceden sonra bir daha görmeyeceğine de emindi. Yani şu an reddedilse bile, pek umurunda olmazdı.

Fakat her zamanki gibi karşısındaki kadın bunu bekliyormuşçasına alelacele ayaklandı, çantasını eline alıp onunla gelebileceğini söyledi.

Harry kadının söylediği şey üzerine yalnızca sahte bir gülümseme bahşetti ve bir elini onun beline atıp kendisiyle birlikte barın dışına sürüklemeye başladı.

Görüşmek üzere🥰😘

Little Devil ~l.s.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin