• 8. Bölüm • |Aç Kapıyı|

266 36 85
                                    

Bir gün gelir de unuturmuş insanEn sevdiği hatıraları bileBari sen her gece yorgun sesiyle Saat on ikiyi vurduğu zamanBeni unutma

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bir gün gelir de unuturmuş insan
En sevdiği hatıraları bile
Bari sen her gece yorgun sesiyle
Saat on ikiyi vurduğu zaman
Beni unutma...

~Ümit Yaşar Oğuzcan~

🎬🎬🎬

Tik tak. Bir yaş.
Tik tak. Bir yaş daha.
Tik tak. Onlarca yaş daha.

Saat kaç defa o komik sesi çıkarıp ağlatmıştı Hermione'yi? Saymayı unutmuş, kaçırmıştı bütün dakikaları.

Ne yani? Gelmiş miydi bunca yıldan sonra? Neredeydi, ne yapmıştı, neden gitmişti? Bu soruların hiçbiri ilgilendirmiyordu Hermione'yi. Onun aklındaki tek soru "özlemiş miydi?"

Kalbini dinledi bir süre. Ne diyordu ona? Hala onu deliler gibi sevdiğini mi? Bu imkansızdı. Hem... Onu terk etmişti Hermione. Mektuplarla.

Tek sorun gözlerini terk edememesiydi. Yangın mavisi gözlerini...

***

Elindeki zarif güle baktı genç Malfoy. Bunun anlamı her ikisi için de çok büyüktü. Unutmadığını biliyordu. Hissediyordu. Derininde...

Gülü nazikçe kapının önüne bıraktı. Şimdi aralarında bir kapı vardı sadece. Ahşap beyaz kapıya alnını yasladı. Elini koydu, sanki ona dokunuyormuşçasına.

"Ben geldim sevgilim... Aç kapıyı, ben geldim..." fısıldadı acıya soyunmuş küçük cümlelerini. Gözünden bir damla yaş süzüldü.

Zili çaldı ve onu görebileceği bir yere saklandı. Hermione kapıyı açıp gülü gördüğünde nefesini tuttu Draco. Yere çöküp aldı genç kadın gülü. Nam-ı diğer pişmanlık gülü...

Onu gördüğü an hasreti içini parçalayıp kanını tüm vücuduna dağıtmıştı. Ama o dakika canını çok daha fazla acıtan bir şey oldu. Hermione ağlıyordu...

'Ağlama! Sadece haber vermek istemiştim...' demek istiyordu Draco. Gözünün yaşlarını silmeyi, omzunu ona hediye etmeyi, doyana kadar kokusunu içine çekmeyi istiyordu. Ama hazır değildi. Değildiler.

Hermione kapıyı kapattı. Draco dağılmış bir şekilde saklandığı yerden çıktı. Yalpalayarak bahçe kapısından çıktı. Ama önünde gördüğü kişiyle durakladı Draco. Şimdi ne yapacaktı hiçbir fikri yoktu.

"Potter?"

***

"Senin burda ne işin var Malfoy?!"

"Ben... Geri döndüm."

"Geri döndün demek? Bunu söylemek bu kadar kolay öyle mi?! Giderken arkanda nasıl bir enkaz bıraktığın hakkında bir fikrin var mı Malfoy?!"

Draco, ilk defa susuyordu. Hem de düşmanının karşısında. Çünkü o haklıydı. Gidişi ikisini de mahvetmişti. Şimdi de gidişinin bedelini ödüyordu işte.

Harry, Draco'yu Hermione'nin evinin önünden uzaklaştırdı.

"Haberi var mı?"

"Var."

Harry dayanamayıp bir yumruk savurdu Draco'nun suratına. Ama Draco karşılık vermedi. Kendince cezasını çekiyordu. Harry, karşılık vermeyişine sinirlenip bir daha vurdu. Tam bir tane daha vurmak için yumruğunu havaya kaldırmıştı ki durdu. Ve cebinden asasını çıkarıp evine cisimlendi.

***

"Anne ben geldim."

Ses gelmedi.

"Anne?"

Salona doğru yürüdü. Ve işte annesi ordaydı. Şöminenin köşesine sinmiş, dizilerini karnına kadar çekmiş hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Draco hemen annesinin yanına çöktü.

"Anne! İyi misin ne oldu sana böyle?"

Narcissa Malfoy hüzünle başını kaldırdı. Gözleri kızarmış, kırışıklıkları ortaya çıkmıştı.

"Bu malikanede yapamıyorum Draco. Tüm anılar üstüme geliyor. Gidelim başka bir ev tutalım olmaz mı oğlum?"

Draco annesine hak veriyordu. Kendi de dayanamıyordu. O iğrenç anıların her biri gözünün önünden geçiyordu.

"Peki anne. Gidelim."

🎬🎬🎬

Biliyorum çok kısa bir bölüm oldu farkındayım :( Ama hikayenin akışına göre bu şekilde yapmam gerekiyordu. Ve size bir şeye sormak istiyorum.

Hani başlara şiir koyuyorum, bazen şarkı sözlerinden alıntı yapıyorum ya, hoşunuza gidiyor mu? Rahatsız oluyorsanız burda belirtin ben de ona göre hareket edeyim.

Seviliyorsunuz 💞
Görüşürüz canım okurlarım ✨

Pişmanlık Gülü | DramioneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin