Part2: Arzu

267 31 58
                                    

Tekrar hoşgeldiniz:

İyi okumalar :D

Kagayema'dan:

Ben aslında bir ölüyüm yani öyle olmam gerekiyor ama ben şuan Hinata ile bir hayat kurmak adına resetlediğim hayatımın ilk haftasındayım. 

İlk gün uyandığımda rüya olduğunu düşünsemde aynadaki bedenim ve sesim bana gerçekleri anlatıyordu. Resmen ikinci bir şansı elime geçirmiştim. 

Annemden para alıp kırtasiyeden bir defter aldım ve bütün yapmak istediklerimi yazmaya başladım. İlk isteğim tabii ki Hinata ile ortaokulda karşılaşmak ve onu şimdiden voleybol için hazırlamaktı. Önceki hayatımda ortaokul yıllarım berbattı. Şimdi ise bu yıllarımı Hinata ile çiçeklendirecek ve "Sahaların Kralı lakabını "Sahaların Kralları" olarak değiştirecektim. Kendime güvenim vardı. Eski hayatımdan kalan bilgiler ışığında herkesi yenebileceğime inanıyordum. 

Hinata''yı kendime çekebilmemin en önemli noktası ortaokuldu. Ona yepyeni bir Dünya göstereceğim. 

Başka yapmak istediklerimde yok değil mesela Oikawa'ya yenilmemek. Açıkçası ondan öğrenebileceğim herşeyi öğrendim onunla ilk karşılaşmamızda yüzünün ifadesini merak ediyorum. Kesin sinirden kuduracak.

Onun dışında Japon gençlik kampına Hinata ile gitmek istiyorum. Orda herkese onun pasörünün kim olduğunu göstereceğim. Ve Hinata ile Atsumu'nun iyi anlaşmamalarını sağlayacağım. Onlar asla birlikte olmayacaklar.

Ben kıkırdamalar ile planlarımı yaparken ablam odaya girdi. 

-Yemek hazır gel

sonrada odamın kapısını açık bırakıp gitti. Yüzümü asıp

-Babanın evinde kapımı yok be kızım

dedim. Beni takmadı bile. Sinirle hızlı bir nefes verip defteri kapadım. Bunu kimsenin bulamayacağı bir yere koymalıydım. Düşündüm yastığımın içi olmazdı kitaplık arkası olmazdı peki neresi olmalıydı.

Ben derin düşünceler içinde iken ablam yine geldi o söylemeden anlamıştım.

-Tamam 

dedim oda onaylayıp gitti. Defteri şimdilik yatağımın altına koydum. Mutfağa doğru yol aldım. O sırada kapı açıldı ve babam eve geldi. Eski hayatımda babam ile voleybol harici zaman geçirmezdik. Özellikle sweiden'e girdikten sonra babamla ayda veya yılda 2 3 kere zor buluşurduk. Babamın yanına koşup ona sarıldım. Babam biraz şaşırdı ama hemen bana karşılık verdi.

-Tobio oğlum günün nasıldı?

-Güzel

Başımı okşadı ve ellerini yıkamaya gitti bende o sırada annemin yanına gittim. Sofra hazırdı, yerime oturup babamın gelmesini bekledik. Babamda gelince yemeğe başladık. Babam yemeğin ortalarında bir sohbet başlattı ve bana bir soru sordu.

-Tobio hangi ortaokula gitmek istiyorsun?

Böyle bir soruyu beklemiyordum. Bu yüzden yemek boğazımda kaldı biraz öksürüp üstüne su içtikten sonra heyecan ile cevap verdim.

-Yukigaoka

Babam biraz şaşırmıştı muhtemelen voleybolda daha gelişmiş bir okulun adını söylememi bekliyordu. Ama buna gerek yoktu zaten eski hayatımda Japonya'nın en iyi pasörüydüm. Şimdiki hedefim Hinata'yı hazırlamaktı. 

-Tamam oğlum 

dedi babam. Bu konuşma sonrası pek bir konuşma yapmadık. Yemek bittikten sonra sofrayı toplamaya yardım ettim ve odama gitmeye başladım. Odamın kapısını açtım ve içerideki halıma adım attım. Bir anda ayağım sanki bir düğmeye basmış gibi hissettim. Halımı kaldırdım ve yerdeki tahtanın havalandığını fark ettim.  Hemen kapımı kapayıp ışığımı açtım. Tahtayı kırılmamasına dikkat ederek açmayı başardım.  Hemen defteri aldım ve buraya yerleştirdim. Üstüne de tahtayı geri kapadım. Resmen şans yüzüme yuva yapmıştı. Defterimi nereye koyacağım derdimde yok olunca yatağıma yattım. Hinata ile tanışmama sadece yarım yıl kaldı. Tavana bakıp hayaller kurmaya başladım. Çok geçmeden de uykuya daldım. 

You Must Be Mine (Benim Olmak Zorundasın)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin