«BUNUN İÇİN GELDİĞİNİ ZATEN BİLİYORDUM»

145 15 4
                                    

Yangyang ve arkadaşları topluca yanına doğru gelince Haechan ders kitabına elindeki keki düşürmüştü. Ağzı doluydu. Keki çiğneyemiyordu.

Onlarla karşılaşmak istemediği için öğle aralarında son dakikalar bile yemeğe gitmeyip sınıftan ayrılmıyordu. Sabah gelirken marketten aldığı atıştırmalıklarla karnını doyuruyordu. 

Bu anın geleceğinin kendisi de farkındaydı ama yine de yılların alışkanlığı olarak onlara gardını da almayı bırakamamıştı.

"Bu haliyle bile yakışıklı. Kahretsin."

Taeil, ilerlerken yanındaki Yuta'ya yakındı.

Johnny en otoriterleri olarak konuşmaya başladı.

"Haechan konuşabilir miyiz?"

Herkes şimdi onlara bakıyordu. Zaten grup halinde hukuk fakültesine girmeleri yetmemiş gibi bir de bir anda bağırarak konuşunca bütün bakışlar Haechan ve diğerleri arasında döndü.

Haechan ise sadece YangYang'a bakmamaya çalışıyordu. Kalbi cidden kırılmıştı.

Haechan'ın biraz rol yapması gerekiyordu. Beklemiyormuş gibi felan işte.

"Sizinle konuşacak bir şeyim yok."

Ağzındaki lokmayı yutup düzgünce konuştu.

"Hadi ama çok önemli bir konu."

"Burada söyleyin. İşim var."

"Gel işte kenarda bir yerde konuşalım."

Ters ters onlara baktı. Yine Yangyang'ı es geçti.

"O kenarda köşede kesin beni dövmeye kalkarsanız. Sosyal medyadaki o fotoğraflardan sonra kesin size nefret kusmuşlardır. Bu yüzden acısını benden çıkarmak istiyorsunuz değil mi?"

Şu an cidden abartmadan oyunculuk yapıyordu. Normalde de olsa böyle davranırdı.

"Saçmalama öyle bir şey yapmayız."

"Size nasıl inanabilirim?"

"Biz eski arkadaşlarız Haechan lütfen. Eskilerin hayrına konuşalım bari."

Haechan kalkıp kekinin kalan kısmını kitabın arasından çekip eşyalarını çantasına koydu. Kekin son parçasını da ağzına attı ve aralarından geçip çöpe ambalajı attı.

Herkes yaptıklarını izliyordu. Haechan kapı kolunu tutup geri döndü. Hepsi hala aynı yerde onun ne yaptığını anlamaya çalışıyordu.

"Gelmiyor musunuz?"

Hepsi sonunda aydınlanmıştı. Hareketlenmeye başlayınca Haechan yoluna devam etti. Onları insanların neredeyse olmadığı bir yere çekti. Duvara yaslandı ve çatık kaşları ve birbirine bağlı kolları ile onları izlemeye başladı.

Tatlı bir çocuk gibi gözüküyordu. Ama kot pantolonu beyaz tişörtü ve pantolonu ile aynı renkteki kot ceketi ise tam tersini, ateşli olduğunu söylüyordu.

Gözleri Yangyang hariç hepsinin arasında ağ oluşturuyordu. Taeil önceden en yakın arkadaşıydı. Onun gözlerine bakarken hemen kaçacakmış gibi duruyordu.

"Biz özür dilemek istiyoruz."

Şaşırmış gibi yaptı. Gülmemek için kendini zor tuttu.

"Neden?"

Hepsi şaşkınca ona baktı.

"Yani özür dileme nedeninizi bir de sizin ağzınızdan duymak istiyorum. Eğer ciddiyseniz."

Hepsi tek tek söze giriyordu

"Hatalıydık. Sana karşı çocukça davrandık."

"Kıskançlığımızdan bütün sinirimizi senden çıkardık."

"Kıskançlık mı?"

Cidden iyi rol yapıyordu. Sıra Yangyang'a gelince istemsizce, düzelmekte olan kaşlarını tekrar çattı.

"Yakışıklısın, zekisin, başarılısın, sesin güzel. Tanrı aşkına daha ne olsun?"

Haechan direk onun ağzından duyduğu bu şeylerle içinden sırıttı.

"Eeeee?"

"Biz de saçma davrandığımız için özür dilemek ve seninle aramızın eskisi gibi olmasını istedik."

Lucas arkadan bağırdı.

"Beni sayma."

Kaşlarını yine çattı. Sinirli bir oyuncak ayı gibi gözüküyordu bu sefer de.

"Bizi affedebilecek misin? Seni özledim."

Taeil söze girince yine yumuşadı.

"Tamam affediyorum ama bu size hala kırgın olduğumu değiştirmez."

Taeil gülümseyerek ona sımsıkı sarıldı. Birbirlerinin arkadaşlığını cidden özlemişlerdi. Ama Haechan kendini ağırdan satmak için hemen havaya girmedi.

Taeil onu bırakınca ona gülümsedi. Saate baktığında dersinin çoktan başlamış olduğunu gördü.

"Hassiktir geç kaldım."

Bir anda koşmaya başladı. Derse girince profesörden özür dileyim Ten ve Winwin'in arasına oturmuştu.

Herkes ona bakıyordu. Çünkü herkes ne olduğunu merak ediyordu.

"Bu yüzden geldiklerini zaten biliyordum."

Genişçe sırıttı. Fısıldayışını yanındaki arkadaşları da anlamamıştı.

§

"Aranız iyi mi yani şimdi?"

"Affettim ama iyi değiliz. Doğal olarak kırgınım onlara."

"Taeil hyung ile sarılmışsınız ama."

"Taeil hyung ayrı."

Akşam Haechan'ı, Ten'i ve Winwin'i hepsinin olduğu konuşma gruba almışlardı.

Haechan çok konuşmamıştı. Çünkü ezberlemesi gereken şeyler vardı.

Sabah okula giderken bu sefer marketten kendine bir şeyler almadı. İhtiyacı olacağını düşünmüyordu. Okula girdiğinde telefonu çalmaya başlamıştı.

"Haechan nerede kaldın? Hepimiz toplandık oturuyoruz. Sen de gel."

"Neredesiniz Taeil hyung?"

"Arka bahçedeyiz. Zaten çok kişiyiz hemen gözüne çarparız."

"Tamam geliyorum."

Telefonu cebine atıp söyledikleri yere gitti. Hepsi beraber oturmuş konuşuyorlardı.

Haechan gelince Taeil yanını gösterdi. Haechan gülümseyerek Taeil'in yanına oturdu.

Yangyang'ın gözleri ise o sırada Haechan'ın gülüşüne takılmıştı. İçinden bir ses çok güzel gülüyor diyip duruyordu. Haechan ona bakınca gözlerini kaçırdı.

İçindeki bu hisse lanet okudu. Belini okşayan Lucas'ın ellerine döndü. Omzuna kafasını koydu.

Cidden garip hissediyordu.

You Won't Love Me  ~YangHyuck~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin