LVN-2-
Uyuyakalmış. Zavallı Canan. Saat sabah 5'i vuruyordu daldığında. Tam 2 saat durmadan ağlamıştı. Vücudu ağlamaktan yorgun düşmüş olacak ki hiç fark ettirmeden yavaşça kapanmıştı göz kapakları. Birkaç gündür müşteriye de çıkmıyordu. Son müşteride sırtının yarası kanamış pansuman yapmışlardı. Nurten de insafa gelip bi kaç gün dinlenmesini söylemişti. Buna üzülecek değildi heralde. Oraya kendi isteğiyle bu kepazeliği yapmak için gelmemişti ki sırf bu yüzden ağlasın.
O gün (genç veliahtların eğlence günü) yaşananlardan sonra bir daha kendini toparlayamamıştı. Yemez, içmez, konuşmaz olmuştu. Aslında o gün veliahtlar gelmeden önce kızlar kendi aralarında eğleniyorlardı. Tabi Canan'da.
Ta ki kapı açılıp ta içeriye Berk Soysanlı (23), Savaş Cansever (23), Selim Eğilmez (23), Görkem Uzuner (23) girene kadar. İstanbul'un en gözde semtinde oturan, para havuzunda yüzen bu gençler yine İstanbul'un en göze ailelerinin biricik oğullarıydı. Berk Soysanlı, Soysanlı İnşaat Grupları'nın tek veliahtı. Savaş Cansever'in babası Hakan Cansever nerdeyse tüm Avrupa'ya spor malzemeleri satan bir firmanın sahibi. Ayrıca Türkiye'nin bir çok yerinde tesisleri olan Cansever Spor'un da sahibi. Ercan Eğilmez'in bir çok alanda firması var. Eşi Neslihan Eğilmez Lisede iyi bir eğitim görmüş ardından o yıllarda modanın kalbi olan Fransa'da moda eğitimi almıştı. Şimdi de sanatçıların, adını duyurmuş firma sahiplerinin eşlerini giydiren ünlü bir modacı olmuştu. Ercan Eğimez'de dolayısıyla tekstille ilgilenen bir iş adamıydı. Ayrıca araba galerileri ve gece kulüpleri vardı. Yani şaşaalı hayat yaşayanlardandı ve ileri de mirasının çoğunu oğlu Selim Eğilmez'e bırakacaktı. Görkem Uzuner, Hamdi Uzuner'in sahip olduğu otellerin, lokantaların ilerideki tek sahibi. Bu kadar paraları, kaliteli hayatları hayatları varken neden böyle bir yerde vakit geçirirdi ki insan. Gerçi böyle bir yere gelmelerindeki tek sebep meraklarıydı. Nasıl bir ortamı olduğunu ve orta gelirli erkeklerin bedensel ihtiyaçlarını nasıl yerlerde giderdiklerini merak ediyorlardı.
Peki onların buraya gelmesi Canan'ı niye kadar endişelendirip odasına çıkmasına sebep olmuştu. Onlarla bir bağlantısı olduğu belliydi ya neyse. Odasına çıkıp inmemişti bir daha aşağıya. Odasında kendi kendine:
-Ya kapıyı ben açsaydım .
-Ya kapıyı ben açsaydım da beni bu rezil yerde görselerdi.
diye söyleniyordu. Onlar kimdi ki Canan onları fark eder etmez odasına fırlamıştı korkarca. Aklına kız kardeşi Sude, annesi, babası, arkadaşları gelmişti birden. Ağlamaya başladı. Artık ne yapabilirdi onlar için. Nasıl ayrılmıştı onlardan? Nasıl gelmişti sonradan lanetler yağdırdığı bu yere? Buralarda kendini heba eden her kız gibi acı dolu bir hikayesi bir hikayesi vardı.
***
Kuşadası'nda okumuştu liseyi. Başarılı hatta bayağı başarılı bir lise hayatı vardı. Bir kaç bilgi yarışmasında birincilik almıştı. Bunu aldığı ikincilikler takip ediyordu. Üstelik lisede okulun voleybol takımının da kaptanıydı. Çok sosyal ve çok zeki bir kızdı. Lisede ilk 5teydi. Bu başarısı elbette üniversite sınavına da yansıyacaktı ki yansıdı da. İyi bir puan almıştı. Hukuk kazanacak kadar iyi bir puan. Çoçukluğundan beri avukat olmak istiyordu. Her ne kadar sayısal bölüm öğrencisi olsa da sözel dersleri de bi o kadar başarılıydı ve o annesinin istediği gibi Tıp okumayı tercih etmek yerine Hukuk Fakültesi'ni tercih etmişti. Karısının yanında Hukuk okusun diye Canan'a destek çıkmasada İhsan Bey' de kızının avukat olmasını istiyordu. İhsan Yıldıray, Canan'ın babası. Kuşadası'nsa kendine ait küçük bir kafesi var. Şirin, kendi halinde bir kafe. İçeriye girildiğinde insanın içini açan deniz şehrinde olduğunu hatırlatan bir yer. Beyazlı, mavili duvarlar, yine beyaz berjer üzerine mavi çiçekli kırlentler. Duvarda onlarca deniz yıldızı asılı. Bir köşede yere oturmak isteyenler için renkli renkli yastıklar önünde sadece camdan yapılmış ve üzerinde deniz kabukları olan bir orta sehpa. Çalmak isteyenler için de orta sehpaya yaslanmış 2 farklı renkte gitar. ADA KAFE.. Adını duyunca bike insanın içini ısıtan bu kafe içine girince insanı mest ediyor. Karşısı deniz. Masmavi. İnsanın ufkunu açıyor. Nice gençler, delikanlılar sadece denizi seyretmek için bile olsa gelirlerdi bu kafeye. Selma teyze sipariş vermemelerine rağmen bir bardakta olsa çay ikram ederdi onlara. Çok sevecen bir ailesi vardı. Onlara dokunmadıkça sesini çıkarmayan kendi yağında kavrulan, sırf kızlarının iyiliği için çalışıp didinen bir aileye sahipti Canan..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LAVİN
ChickLitCanan'ın yerde serili,sırtına ayna parçası saplanmış halini gördü. O an kendini kanlı aynada fark etti. Geri çekildi birden, ama içeride kesinlikle yardımına muhtaç olduğunu düşündüğü bir kız vardı. Canan'ın o halini Selim'den başkası görmemişti. **...