"Bir kez olsun, bilincini susturup asıl sebebi aramadan, hiç düşünmeden, kendini rahat bırak, nefret et ya da sevmeyi dene."
-yeraltından notlar | dostoyevski▪birinci bölüm
Elindeki son turtayı da dikkatlice tezgaha koyduğunda yüzündeki ışıl ışıl gülümsemeyle etrafına bakındı Jimin. Dün geceden beri elmalı turta yapıyor, onları dilimleyip paketliyor ve bozulmalarını engellemek için özenle diziyordu kenara. Büyükannesine ait olan tarifi sürekli yapmaktan eli öylesine alışmıştı ki ölçü kullanmaya gerek duymuyordu bile. Dudaklarını diliyle ıslattı ve elindeki fırını tutmasını sağlayan eldiveni çıkarıp kenara koydu. "Jimin, biz çıkıyoruz!" dedi annesi hızlıca. Pastaneye geç kaldıklarından olsa gerek, evde oldukça yüksek ses vardı.
Carlotte torununun yanağına öpücük kondurdu ve saçını okşadı, Jimin her zaman ilgi gören biri olmuştu. Annesi tarafından, büyükanneleri hatta kasaba yerlisi tarafından daima sevgi ve ilgi görürdü. Fransa'ya yerleştikleri ilk sene boyunca sessizdi, sadece dil öğrenmek için kasabanın kursuna gider, dersi bittikten sonra ise büyükannesiyle konuşmaya çalışırdı. Okumayı hep sevmişti, kendince seçtiği büyük yazarları takip eder ve sürekli onlar hakkında konuşmaya bayılırdı. Jimin on yaşına geldiğinde fransızcayı kendi anadili gibi konuşmaya başlamış, büyükannesinin elmalı turta tarifine yardım ederken mutfağı benimsemeye başlamıştı. Aile üyeleri pastanelere dağıldığında ise evde kedisiyle beraber zaman geçirir, dayısının yanına, kasabadaki pastanelerine yardıma gider ve ona bir şeyler anlatmaya bayılırdı.
Şimdi ise on dokuz yaşına gelmişti. Büyükannesinin tariflerinde ustalaşmış biri olarak yeni şeyler deniyor, onları pastaneye gönderiyor ve merkezde satılan 'Dünya Mutfaklarında Tur' dergisinden yola çıkarak kendini geliştirmeye çalışıyordu. Her perşembe günleri farklı iki tarif için dergiyi aldırıyor ve tüm haftasını onlar üstünde yoğunlaşarak geçiriyordu.
Jimin, mutfak haricinde birçok konuda da epeyce iyiydi. Piyano çalabiliyordu-bunu büyükannesi Emmy öğretmişti, dövüşebiliyordu-bunu dayısı boş zamanlarında dersler verdiğinden dolayı biliyordu ve en önemlisi dans edebiliyordu. Hatta salı günleri öğleden sonra iki saat boyunca merkezde açılan dans kursunda özgürce kendini sergileyebiliyordu. Cumartesi günlerini ise tamamen annesine ayırmıştı Jimin. Onunla beraber bahçelerinde elma topluyor, bahçenin arka tarafında kalan atölyede tüm gün neredeyse yağlı boya yapıyorlar ve sadece gülüşüyorlardı.
"Emmy akşam piyano çalmak istiyormuş," dedi büyükannesi Carlotte. "Bunu benden duymuş olma ama yanında durursan daha mutlu olur." Carlotte gülümseyip göz kırptıktan sonra tekrardan yanağından öpmüştü Jimin'in. Aralarındaki bu sessiz anlaşma, akşama kadar sır olarak kalacaktı. "Bugün pazartesi," diye mırıldandı Jimin, elinde bıçak vardı ve turtaları dilimlemeye devam ediyordu. "Merkezdeki pastaneden siparişler bugün gelecek. Bitirdiğim an piyanonun yanında olacağım." İkisi kıkırdamaya başladıkları an mutfağa Adele girmişti. "Anne, Emmy seni bekliyor kapıda. Hadi çıkalım artık." Ardından Jimin'in yanağına öpücük kondurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
tarte aux pommes | jikook
Fanfictionelma sevmeyen park jimin, bahçesindeki en lezzetli elmalardan jeon jeongguk için elmalı turta yapardı.