"Seni şu pembe bulutlardan birine bindirip gezdirmeyi çok isterdim."
-muhteşem gatsb | f. scott fitzgerald
■üçüncü bölüm
Eylül ayının sonunda, en güzel elmaların toplanma zamanı geldiğinde, Jimin içindeki mutluluğu bir türlü kontrol altına alamıyordu. Üstündeki bahçıvan tulumu, kısa kollu tişörtüyle oldukça hazır dursa bile, merdivenlerden indiğinde büyükannesi Carlotte, torununun kafasına hasır şapka geçirmiş ve eline de güneş kremini tutuşturmuştu. Jimin onun kendisiyle bu kadar ilgilenmesini sevse de, güneş kremini zaten sürmüştü. Yine de cebine attı, Jeongguk bugün yanına uğrayabileceğini söylemişti. Onun teni biraz daha esmer olduğundan güneşte hemen yanmıyordu, bu yüzden krem sürmesine gerek olmadığını Jimin'e anlatmaya çalışsa da, Jeongguk'un yüzüne güneş kremi sürmeyi seviyordu Jimin.
"Hava kararmadan geleceğim, sonra turta yapacağım bu akşam için."
"Bu akşam bizimle olmayacaksın diye biliyordum," diyerek sorguladı Carlotte. Jimin geçen hafta Jeongguk'un ailesiyle, onların evinde yemek yemişti. Abisinin olduğunu Jeongguk'tan birkaç defa duymuştu, annesiyle de daha önceden makaron almaya geldiğinde tanışmıştı -Jeongguk gerçekten çok fazla övmüştü ailesine- ama babasıyla ilk defa o akşam tanışmıştı Jimin. Ellerini nereye koyacağını bilmiyor, kekelememek için kendini sıkıyor ve onlar hakkında bilgi edinmek için sorular soruyordu. Jeongguk'un ailesine onun için doğru kişi olabileceğini göstermek istemişti Jimin, hatta sıklıkla sevdiğini söyleyen Jeongguk için yaban mersinli tart yaparak gitmiş ve paketlerden birine de ailesi için makaron doldurmuştu. Şeftali tonlarındaki farından neredeyse belli olmayacak kadar sürmüştü ama bu görüntüyü gözlerini kapatınca bile gören Jeongguk daha saniyesinde farkına varmıştı. Tatlı tatlı sürekli Jimin'in gülümsemesini izliyor, kızaran yanaklarına bakıyordu.
Jeongguk'un ailesi şaşkınlıkla önlerinde olan bitenleri izlerken, Jimin cilveli sesiyle hem Jeongguk'a hem de ailesine bir şeylerden bahsediyordu. İçi gidiyor resmen, diyerek fısıldadı Jeongguk'un babası. Oğlunun zıpır olduğunu biliyordu ama daha önceden hiç onun etrafından biriyle -daha doğrusu 'çok hoşlanıyorum ondan!' diyip yaygara çıkardığı biriyle tanışmamıştı. Ayrıca Jimin'in ne kadar dürüst ve sevecen olduğu parlayan yüzünden bile belliydi. İkisi arasındaki uyum gözle görülüyordu ve bunu hepsi sessizce kabullenmişlerdi. Jimin eve dönmesi gerektiğini söylerken Bayan Jeon'dan sürekli makaronlar ve tartları hakkında övgüler alıyordu.
"Seni çok sevdik Jimin," diyip gülümsemişti kadın. "Lütfen bize daha sık gel, seni görmekten mutluluk duyarız..." Jimin'e kasabaya kadar eşlik etmişti Jeongguk. Jimin evden yeni çıkmalarına ve Jeongguk'un da orada olmasına rağmen heyecanla sürekli ortamı anlatıyor ve ne kadar mutlu olduğunu söylüyordu. Hatta kendini o kadar kaptırmıştı ki, pastanenin önünde duran banklara oturmak için Jeongguk'u çekiştirmişti. Tüm yol boyunca konuştuğundan hem nefessiz kalmış hem de susamıştı. "Beni sevdiler," diyerek yanındaki oğlana açıklamalar yapan Jimin, Jeongguk elini tutunca birden sessizliğe bürünmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
tarte aux pommes | jikook
Fanfictionelma sevmeyen park jimin, bahçesindeki en lezzetli elmalardan jeon jeongguk için elmalı turta yapardı.