"Bu gülümseme, anlaşılmak istediğin kadarıyla anlaşıldığının, kendine inanmak istediğin kadarıyla sana inanıldığının altını çiziyor, ortaya koymayı umduğun en iyi izleniminin tam olarak algılandığını temin ediyor..."
-muhteşem gatsby
■ yedinci bölüm
Jimin ellerini ısıtmak için cebinde yumruk şekline giren ellerini sıkarken, Jeongguk aceleyle çıktı odadan. "Çok mu beklettim?" diye sordu kocaman bir üzüntüyle, kaşlarının kavisleri oldukça tatlı duruyordu. Jimin dudak büzdükten sonra bacaklarını öne doğru salladı. Jeongguk ilk başta buna anlam veremese de Jimin dudak büzerek konuştuğunda havada kalan taşlar yerine oturmuştu. "Hala donmamışlar sevgilim, gidebiliriz." Jeongguk kıkırdadıktan sonra küçük olana elini uzattı ve ortada buluşan elleri kendi cebine sokarak ikisini bitişik hale getirdi. Elleri içeriden son çıkan olarak daha sıcaktı ve bu ikisinin de ısınması için yeterliydi.
"Bu akşam mı konuşacaksın evdekilerle?"
"Emin değilim, belki de abartıyorumdur. Hiç emin değilim Jeongguk." Geçen saatler boyunca sürekli kaybolmaya meyilli olan özgüvenine dudak büzerek baktı Jeongguk. Sabah saatlerinde mekan bakarken oldukça hevesli duruyordu oysaki. Elleri sürekli birleşik olduğundan sevgilisinin ne kadar heyecanlı ve kaygılı olduğunu hissetse bile yanında durarak sürekli iyi olacağını fısıldıyordu ona. Aralık ayının başlarındalardı, Jimin'in takip ettiği bir sürü dergi vardı vardı ve bunların sayılarını kaçırmamak için ikisi de düzenli olarak merkezdeki dergileri kontrol ediyorlardı. Yakın bir tarihte -yaklaşık dört ay sonra- ilk turu şehir çapında sonra bölge, en son da ülke çapına uzanan yemek yarışması vardı ve Jimin buna katılmak için başvuru formunu doldurmuştu. Hala masasında duruyor olması gün içinde birkaç defa Jeongguk ile tartışmasına sebep olsa da içindeki tedirgin zamanla kendisini yiyordu. İşte tam da böyle anlarda, genelde kendi yatağında ya da Jeongguk'un yatağında, Jimin'in dudakları sevgilisinin boynunda, sevgilisinin dudakları da onun saçında gezirken elinden gelen tüm desteği ona aktarmaya çalışıyordu Jeongguk.
"Abartmadığın konusunda nerede tartışmamızı istersin? Mekan seçme hakkını tamamen sana bırakıyorum bu defa."
"Bilmiyorum, gittiğimiz mekanlarda hep aynı şekilde tartışıyoruz. Merkezde turlamaya ne dersin?"
"Hava soğuk Minie, üşürsün."
"E bunu da kabul ediyorsam?"
-dostlar kendi aşk hayatımı bu jeongguk bebesi yüzünden nasıl yok ediyorum iyi okuyun :d-
"Ellerin ısınsın diye kahve alalım o zaman," diyerek başka bir fikir attı ortaya Jeongguk. Kot pantolonu, füme renginde kalın kazağı ve uzun siyah kabanı vardı. Jimin ise siyah kotu ve sarılı turuncu çizgili kazağıyla beraber üstüne sadece kabanını almıştı. İkisinin de boyunlarında kasabaya yeni açılan butikten alınan kalın şallar vardı ve bu bile, aralık ayının keskin soğuğundan korumak için yeterli değildi. Jimin kalbinin etrafındaki kanlar hariç diğer yerlerindeki kanların çoktan donduğuna emindi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
tarte aux pommes | jikook
Fanficelma sevmeyen park jimin, bahçesindeki en lezzetli elmalardan jeon jeongguk için elmalı turta yapardı.