Remember

29 1 1
                                    

Sade bir gökyüzü , güneş varla yok arası perdeden içeri giren ılık rüzgar ve yavaş yavaş gözlerini açmaya çalışan ben.

Bugün yataktan çok yalnız bir duygu ile kalktım perdemi araladım gökyüzü çok sade idi derin bir nefes aldım ve perdemi kapattım. Ayna'nın karşısına geçtim bir kaç dakika aynaya baktım arkamı döndüm çalışma masama doğru yöneldim , kapı çaldı. Üstüme bir hırka alıp yavaş adımlarla merdivenlerden aşağıya inmeye başladım kapıyı açtım kimse yoktu yere bırakılmış tanımadığım birinin düğün davetiyesi gelmişti içeri aldım ve tekrar odama çıktım. Davetiyeyi masamın üzerine fırlattım gözüme masamın üzerinde duran bir kaç tane fotoğraf çarptı elime aldım fotoğraflar da ailem vardı o yalnızlık hissi nedenmiş o an anladım.
Fotoğraflara tekrar tekrar baktım ve düzenleyerek çekmeceme koydum. Masamdan kalktım banyoya doğru ilerledim içeriye girdim ve çeşmeyi açtım soğuk bir su ile yüzümü yıkadım biraz kendime geldim. Tekrar odama girdim masamda duran dedemin eskiden kalma saatine uzandım öğlen olduğunu fark ettim.

Bugün çok yavaş haraket ediyordum sanki üzerim de bir ton ağırlık varmış gibiydi. Yavaş yavaş odamı toparlamaya başladım odamı topladıktan sonra odamdan çıktım mutfağa doğru ilerledim annemin eskiden kalma bardaklarından bir tanesine uzandım içine ılık bir su doldurdum ve balkona çıktım bir anda ılık bir rüzgar vurdu yüzüme gözlerimi kapattım ve derin bir nefes çektim. Gözlerimi açtım ve elimde ki bardaktan bir yudum aldım , bardakta ki su bitmeye başladıkça yüzüme vuran rüzgar da dinmeye başlamıştı son yudumumu aldım ve içeri girdim bardağı masanın üzerine bıraktım odama doğru ilerledim ama ayaklarım beni odama götürmemişti annemin ve babamın eşyalarının yanına getirmişti.
Annemin dolabını açtığım an kokusu yüzüme vurmuştu "özlemişim" dedim içimden "çok özlemişim" . Babamın dolabını açmaya gücüm yetmedi ve odayı terk ettim , kapıyı kilitledim. Kapıya kafamı yasladım , derin bir iç çektim kafamı kaldırdım sanki annemin ve babamın elini bırakırcasına kapının kolunu bıraktım.
Odama girdim yatağımın üzerine oturdum ve elime telefonumu aldım mesajlarımı gördüm ama bakmadım telefonu sessize alıp masamın üzerine bıraktım. Dedemden kalma eski bir radyoya ilerledim eğildim , hafif bir piyona kaseti taktım olduğum yere doğruldum üstümü değiştirmek için dolabımı açtım siyah bir pantolon , siyah bir kısa kollu ve hırka aldım dolabımın içinde duran çantayı elime aldım içinde duran cüzdanıma uzandım ve çantayı yerine bıraktım. Odamdan çıktım merdivenleri hızlıca indim askı da asılan bereme uzandım ve kafama geçirdim hırkamın şapkasını kapattım elime beyaz ayakkabılarımı aldım , evden çıktım. Telefonumu evde unuttuğumu fark ettim üşendiğim için içimden "aman boşver " dedim. Evden neden çıktığıma dair bir fikir yoktu aklımda yavaş yavaş yürümeye başladım yürüdükçe adımlarımı dans edercesine atmaya başladım ilerledim , ilerledim...

Kendimi bir bakkalın önünde buldum içeriye adım attım gözüme çarpan enerji içeceğini elime aldım kasaya ilerledim kasaya geldiğimde leblebi tozları çarptı gözüme elime aldım mırıldanarak "çocukluğumun bakkala gitme sebebi" dedim. Içeceğimin parasını verdim ama bakkalcı leblebi tozunun parasını almadı bakkalcının yüzüne karşı " bugün tek mutlu olacağım şey bu sanırım " dedim o da bana "iyi günler küçük hanım" dedi.
Içimden "pek de küçük sayılmam" dedim ve size de iyi günler diyerek küçük bir tebessüm ile oradan ayrıldım. Uzun süredir gitmediğim, gidemediğim parkın önünden geçtim yürüdüm yürüdüm önüme çıkan ilk banka oturdum. Hafta sonu olmasına rağmen insanlar bir koşuşturma içindeydi kimileri kulaklığını takmış gülerek ilerliyordu , kimileri sadece dikkatini ayak sesine vermişti kimisi takside , arabada , minibüste idi. Hepsinin acelesi vardı ama oldukları yerde durup çığlık atmak istiyor gibiydiler , yorulmuşlardı belliydi. Bacaklarımı birleştirdim arkama yaslandım ve derin bir nefes çektim içeceğimden son yudumumu aldım ve yanımda duran ağzına kadar dolmuş çöp kutusuna attım. Yavaşça ayağa kalktım ellerimi cebime attım ve eve doğru yine ayaklarımı dans edercesine atarken ilerledim , fark etmeden yine eve geldim. Eve girdim beremi çıkarttım askıya astım nedensizce saatin kaç olduğunu merak ettim hızlıca merdivenleri çıktım ellerimi duvara sürterek odama ilerledim odama girdim ve telefonumu elime aldım saate baktım 16:15 geçiyordu tam telefonu yerine koyacaktım ki bir mesaj geldi.

Scarlett;
-Bu akşam moon da buluşuyoruz:) .

Scarlett en yakın arkadaşım moon da onun ressamlık yaptığı ofisi'nin adı.
Scarlett ressamlık da en iyi şekilde yükseldi , hak ettiği yere geldi. Bana atılan mesaja geri gelirsek Scarlett bir şeyi bir kere der "tamam" demekten başka çaren kalmaz.
Telefonumu yerine koydum aynanın karşına geçtim "böyle gitsem olur mu?" diye sorguladım kendi kendime dolabımı açtım karşıma lacivert bir tulum çıktı elime aldım beyaz bir hırka, beyaz bir ayakkabı ve yıllardan kalma yadigar bir kırmızı bandana. Merdivenlerden inerken bandanayı at kuyruğu yaptığım saçıma bağlamaya çalışıyordum merdivenin bitmesine son bir kaç basamak kalmıştı ki çantamı yukarda unuttuğumu fark ettim tekrardan yukarı çıktım masamın üzerine çıkarttığım çantayı aldım çantayı alırken gözüme sabah gelen düğün davetiyesi çarptı belki Scarlett tanır diye çantama onu da attım minik anahtarlığımdan arabamın anahtarını aldım ve evden çıktım.

Scarlett'i aradım;

+Birazdan oradayım almam gereken bir şey var mı ?
-Hayır, Tammy. Ben her şeyi ayarladım sen gel yeter.
Dedi ve telefonu kapattı.

Arabada giderken dinlemekten hoşlandığım bir piyona müziği açtım " Main Theme Piyano" beni en çok rahatlatan şey buydu sanırım , yalnızlık ve piyano.

20 dakika sonra...

Scarlettin yerine gelmiştim o kadar güzel bir yerdi ki içeri girerken mutlu oluyordu insan. Içeriye adımımı attım ve attığım an açtığım kapının üzerin de duran çan çalmaya başladı kapıyı kapattım ve bir kaç adım attım Scarlettin arkası dönüktü ama beni görmüşcesine "Hoş geldin Tammy " dedi bende dalga geçercesine "Arkada gözlerin olduğunu bu kadar belli etme " dedim. "Komik esprilerini kenara bıraktı otur" dedi. Ben masaya oturdum Scarlett elinde ki fırçayı yanında ki küçük sehpaya bırakıp yanıma geldi ve dikildi öylece bana bakmaya başladı doğrusu bana mesaj attığına da bir şey olduğunu anlamıştım cevabını bildiğim soruları sormayı pek sevmem ama konu uzasın diye sordum;

+Bir şey mi oldu Scarlett?

Bana öyle dalmıştı ki Scarlett diye bağırdım ve bir anda irkildi tekrarladım;

+Bir şey mi oldu?

Bana cevap vermek yerine soru sormuştu;

-İçer miyiz bu gece ?

Scarlett çok nadir içerdi onun içmesi için ağır bir şey yaşaması gerekliydi. "Dolduruyorum" dedi. Ben de "Sen dur ben koyacağım bu gece" dedim.
Ayağa kalktım ve şarapların yanına doğru ilerledim Scarlett dağınık olan saçına bir topuz yapmıştı ama tutturmak için tokası yoktu onun yerine masasın da duran kalem kutusuna uzandı eline bir kalem aldı , aldı almasına ama diğer kalemleri düşürdü içinden küfür etti biliyorum küçük bir gülümseme ile arkamı döndüm masaya ilerledim yarıya kadar doldurduğum kırmızı şarap bardaklarını masaya koydum , oturdum ve içmeye başladım. Scarlett hala kalemleri toplamakla uğraşıyordu ;

+Yardım lazım mı ?
Sinirli bir ses tonuyla;
-Gerek yok! Dedi.

Yerde ki son kalemi aldı ayağa kalktı ve tam o sırada kapı açıldı Scarlett kafasını kaldırdı tam hoş geldiniz diyecekken şaşkın bir ifade ile kapıdan giren kişiye bakmaya başladı bir an da gözleri dolmuş kaşlarını çatmıştı. Ben kapıdan giren kişiye görmek için ayağa kalkmıştım ki sesini duydum ;

×Merhaba (biraz durdu ) Scarlett.

Sesinden kim olduğunu anlamış gibiydim yüzünü görmeme gerek kalmamıştı odaklandığım tek şey Scarlettin o duygusal bir o kadar da sinirli yüzüydü kimse tek kelime edemedi Scarlett elinde ki kalemleri tekrar yere düşürmüştü şaşılacak gibiydi ki bütün kalemler kırıldı belki de karşı karşıya duran iki insanın kalplerini yansıttılar...

Her şey tamam.
Gemi hazır, yelkenler fora.
Peki ama neden şimdi?

DEVAM EDECEK...

REMEMBER Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin