Sonunda, ikinci yılıma başlayacaktım. Annem ile King Cross'a geldik. Babamın bazı işleri olduğu için bizimle gelememişti. İçeri girdik ve 9 ¾ peronuna gelmiştik. Her yer cübbeli çocuklar vardı. Etrafa göz gezdirirken iki tane uzun turuncu saçlı gördüm ve direkt onlara doğru koştum ve sanırım yanlışlıkta çarpmış olabilirim.
"Selam." dedim gülerek. Bana bakıyorlardı.
"Y/N!" dedi George ve bana sarıldı ardından Fred ile de sarıldık.
"Seni çok özledim." dedi George gülümseyerek ardından,
"Nasılsın?" dedi Fred.
"İyiyim siz nasılsınız?" dedim heyecanla.
"Çok iyiyiz." dediler aynı anda ve sonra dikkat edince Mrs. Weasley'de yanımızdaydı.
"Merhaba Mrs. Weasley." dedim gülümseyerek, annem de yanımıza gelmişti.
"Merhaba canım lütfen Molly de." dedi... "Tatilin nasıl geçti?" dedi en içten gülümsemesiyle.
"Çok güzel geçti Molly." dedim gülümseyerek ve tren kalkıyordu. Ailelerimizle vedalaşıp, Fred ve George ile trene bindik ve boş bir kompartıman bulup oturduk.
"Tatilde ne yaptınız?" diye sordum heyecanla.
"Abim Charlie bu yaz kalmaya geldi." dedi Fred.
"Ejderhalar hakkında çok şey öğrendik." dedi George.
"Sorun olmazsa bana da anlatabilir misiniz? Sihirli yaratıklara bayılırım." dedim.
"Gal Yeşili, yurdunun yemyeşil otlarıyla bütünleşmiş. Ancak yuvasını onun için özel olarak ayrılan bölgelerde ki yüksek dağlarda kurarmış. Ejderhaların en az sorun çıkaran türü. Bu ejderha tıpkı Opalgöz gibi beslenirken koyunları tercih eder ve kışkırtılmadığı sürece insanlardan özellikle uzak durur. Gal Yeşili'nin yumurtaları yeşil benekli toprak kahverengisi renginde." dedi George.
"Peki ya Opalgöz neye benziyor?" dedim meraklı bir şekilde.
"Asıl adı Öbüruç Opalgöz. Yeni Zellanda'da yetişen bir ejderha. Fakat Yeni Zellanda da topraklar azalınca Avusturalya' ya göç ettiği biliniyor. Dağ yerine vadilerde yaşamayı tercih eder. İnci gibi pulları ve ona adını veren parlak, çok renkli, gözbebeksiz gözleriyle en güzel ejderha türüdür. Saldırgan bir tür değildir. Benim favorim." dedi Fred gülümseyerek.
"Umarım bu sene ejderhaları anlatan dersimiz vardır." dedim heyecanla.
"Peki ya sen bu yaz bir şeyler öğrendin mi?" diye sordu Fred.
"Evet, evde olan bir kaç kitap okudum. En çok ilgimi çekenler ise Unicornlar oldu. Unicorn kanı içen biri hayati durumu nasıl olursa olsun hayatta kalır. Ama unicornlar o kadar saf ve temiz hayvanlar ki onu öldürüp kanını içen kişi lanetlenirmiş." dedim.
"Onları kim öldürmek ister ki çok tatlılar." dedi George ve bir anda kompartımanımızın kapısı tıklandı. Bu Lee Jordan'dı.
"Merhaba gelebilir miyim?" diye sordu Lee.
"Tabii ki de." dedim gülümseyerek ve yanıma oturdu.
"Nasılsınız? Tatiliniz nasıl geçti?" diye sordu. Sonra herkes tatilde neler yaptığını anlattı. Fred ve George ejderhaların ne kadar mükemmel olduklarından bahsedip durdular. Ve artık Hogwarts'a geldik. Herkes trenden inmişti. Her zamanki gibi Hagrid birinci sınıfları karşılamıştı. Biz ise direkt Great Hall'a geçmiştik. Herkes kendi bina masasına oturmuştu. Bu sene ilk defa seyirci olarak bina seçim törenini izleyecektik. Bir yere oturdum ve etrafıma bakındım. Sonra yanıma uzun boylu bir Hufflepuff yaklaşıyordu. Bu Cedric'ti. Gelip yanıma oturdu.
"Merhaba Y/N." dedi
"Merhaba Cedric nasılsın?" dedim gülümseyerek.
"İyiyim sen nasılsın?" dedi gülümseyerek.
"Ben de iyiyim." dedim.
"Yaz'ın nasıl geçti?" diye sordu.
"Çok güzel geçti evdeki olan bazı kitapları okudum. Bu sene fazla zorlanmayacağım." dedim gülümseyerek ve ekledim. "Senin nasıl geçti?"
"Tüm yazımı quidditch oynarak geçirdim." dedi. "Sende takıma katılmak ister misin?" diye sordu.
"Elbette, quidditch hakkında çok şey duydum. Öğrenmek isterim." dedim gülümseyerek.
"O zaman seçim tarihlerini kaçırma." dedi ve birinci sınıflar yavaş yavaş kendi binalarına yerleşmeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Weasley Twins x Y/N
FanfictionBu hikaye, weasley twins ve y/n hikayesi olarak yazılmıştır.