Kimsenin hikayelerimi okumadiğını fark ettim.. Bu beni üzmüş olsa bile yeni de yazmaya devam edeceğim. Sadece kendim için.. belki bir gün yazdıklarım fark edilir ne dersiniz?...
"Soo Young kalk artık. Bugün okulunun ilk günü." Diye seslendi annem. Kalkmak istemiyordum. Hele ki bir okula... ASLA.
"Anne ben hasta bir kızım. Lütfen beni okula gönderme." Diye mırıldandım yastığımın altından ve yatağımda diğer tarafa döndüm..Evet hastaydım...Hasta olduğumu belirtmek ne benim ne de annemin hoşuna gitmese de bu doğruydu. Ben hastaydım. Hafızamı kaybetmiştim. Hafıza kaybı hastalık mı bilmiyordum, ama ben hastalık diyorum.
Her şey o gün olmuştu...
Annemin sadece "araba kazası" dediği olay...
Ama bu kazanın altında başka şeyler de olduğunu hissediyordum.
Düşünsenize Bir insan o kadar dikkatsiz olabilir mi?
Bence başka şeyler de vardı..
Kendime her zaman 'Nasıl o araba gelmişti bana doğru gelmişti? Nasıl o arabayı görememiştim? Ben bu kadar dikkatsiz biri miydim?..' gibi sorular sorardım. Cevapları ise sadece bir hiçlik.
Bunların cevabını alamıyordum. Ne annemden ne babamdan.
Ne kadar merak etsem bile..
Bu soruları anneme her sorduğumda annemin gözleri dolar,morali bozulur, sonra bir bahane uydurarak yerinden kalkardı. Bu beni üzüyordu. Bu yüzden ne kadar merak etsem de bu soruları sormayı bıraktım.. Sırf annemi o halde görmemek için.
Annem beni tekrar sarstı..
"Hadi ama artık genç bayan!!" diyen sinirli sesini duydum.
Yataktan kalkmak hiç mi hiç istemiyordum. Sadece sonsuza kadar uyumak. Ama annemin bu uyarışı, onun son noktada olduğunu gösteriyordu.
Dinlemezsem başıma kötü şeyler gelebilirdi.
Bu düşünceyle kalktım ve ayaklarımı yataktan sarkıttım. Anneme bir iki cümle mırıldanarak yataktan kalkıp tuvalete gittim. Hayalet gibi göründüğümü görmezden gelerek hazırlanmaya başladım.
Giyinip kendime baktıktan sonra birden heyecanlı hissettim. Okul arkadaşlarımı 6 aydır görmüyordum-ki onları hatırlamasam da-
Kahvaltımı yapıp arkadaşım Min Sei'yi beklemeye başladım.
JuHyun, benim 4 yaşından beri yakın arkadaşımdı. JuHyun de hatırladığım nadir insanlardan biriydi.
Kapının çalmasıyla ayağa kalktım ve annemin bana verdiği çanta ve ceket ile JuHyun ile yürümeye başladık.
JuHyun bana okul hakkında bilgiler veriyordu. Okuldakı insanları da anlatmayı unutmamıştı. Anladığım kadarıyla baya bir popülermişim okulda. Herkes beni tanıyıp severmiş. Buna duyduğuma sevinmiştim. Ve bu da benim için herkesle iyi anlaşabileceğim demekti..
Okula girdik. Herkes bana selam vermeye ve geçmiş olsun demeye gelmişti. Bazılarının elinde çiçek bile vardı. Bu beni gülümsetmişti.
Yine biriyle konuşurken omzumda hissettiğim ani acıyla şaşkına uğradım. Etrafima baktığımda yanımdan bir kızın geçip gittiğini ve bana kötü bakışlarla baktığını gördüm. Bunu anlamayıp Jun Hyun'u döndüğümde onun da o kıza kötü bir şekilde baktığını gördüm. Bu beni korkutmuştu.
"Savunmasız olduğun için seni yıkabileceğini düşünüyor." diye mırıldandı JuHyun sessizce. Anlamayıp sorduğumda, "Boşver; senin popüleriteni, senin olanı, güzelliğini kıskanan biri sadece." diyerek kestirip attı.
Başımı sallayıp önüme döndüm. Ve aniden bana sarılan kişi karşısında şaşkına uğradım. Baktığımda bu kişinin Taeyong olduğunu gördüm. Gülümseyerek Merhaba dedim. O ise "aigoo bir alışamadım bu haline. Önceden olsa benden önce sen sarılırdın bana. Ben istemesem bile." Diyerek göz kırptı. Yanaklarımın kızardığını hissetim ve önüme döndüm.
Taeyong da hatırlayamadığım 6 senenin içinde tanıştığım kişilerdendi. Hatırlıyorum da, onun yakın arkadaşım olduğunu öğrendiğimde nasıl böyle yakışıklı bir arkadaşı hatırlayamadım diye kendime kızmıştım..
"Haydi!"dedi ardından Taeyong bizi ittirerek
"Ders başlamak üzere. Hızlanın kızlar!" Diyerek bizi hareketi geçirdi..
..
Evet diye düşündüm kendi kendime arkadaşlarımla yürürken..
"Evet! Artık yani bir başlangıç yapmanın zamanı geldi.. Ve geçmişteki her şeyi unutmaya.."