Evcil Hayvan Bölüm 2

217 29 42
                                    

"AAAİİİĞYYY"

Aynı anda;
"KEDİ" "FARE"

Okuldan dönen Hao apartmanın girişinde duyduğu çığlık sesleriyle irkildi. Bu apartmanda ciddi anlamda bir şeyler dönüyordu. Merdivenlerden patır patır iki koca adam indi. Önden gelen siyah saçlı, büyük gözleri ve dudakları olan sevimli ve yakışıklı bir adamdı. Peşi sıra inen adam ise sivri burunlu, bakır saçlı, yakışıklı biriydi. Sanki biri birini kovalıyor gibiydi. Ama yüzlerine bakılırsa korkmuş ifadeleri okunuyordu.

Minghao ne olduğunu anlamak üzere merdivenlerden yukarıya baktı. Öndeki hamster'ı kovalayan bir kedi vardı. Çığlık çığlığa iki adam da köşeye sinmiş son dualarını ediyorlardı sanki. Sivri burunlu adam aniden bağırdı, sesi oldukça yüksek ve tiz olması nedeniyle kulaklarının zarı patlayacak sandı Minghao. Diğer herif ise yere çömerek kulaklarını tıkamış, "fuck fuck fuck fuck..." diye küfürler ediyordu.

Hao'nun dikkatini başka bir şey çekti.

"KAPLANIĞAMM"

"*MK SALAKLARI"

İki kişi daha koşarak merdivenlerden iniyordu. Hao ilk önce inen iki kişinin kedi ve hamsterdan kaçtıklarını sanmıştı ama belli ki onları iki adam kovalıyordu... Evet, apartmanda gerçekten ciddi anlamda garip şeyler oluyordu. O koşanlar bir gangster miydi, ya da tefeci? Ev sahibi? Ya silahları varsa?!

Hao, her şey ağır çekimde olurken sakin kafayla düşünmeye çalıştı. Koşarak gelen iki adamdan biri bay Wonwoo'nun ta kendisiydi. Asansördeki tablosunu getiren kişiydi. Peki ya arkasındaki kişi?

Koşmaktan kızarmış tombul yanakları, çatılmış kaşları ve görünmeyen ince gözleri vardı. Deli gibi koşuyordu, o anda Minghao bütün parçaları yerine oturttu. Kedinin far- hamsterı yakalamasına ramak kalmışken çevik hareketleriyle kedinin ensesine yapıştı. Sıkıca tuttuğu kedi hala fare- hamsterı yakalamak için çırpınırken bay Wonwoo kutusunu açıp kediyi yakaladığı gibi içine kattı.

"Seni şapşal kedi! Başıma ne işler açacaksın sen?! Gerizekalı!"

Wonwoo kedisini azarlarken arkadan gelen adam rahatça bir nefes verdi, ama hala endişeli görünüyordu. Olayın şokuyla kaçan fa- hamsterın nereye kaybolduğunu kimse göremedi. Bir kişi dışında...

"HİİYAAAĞAĞĞĞAAĞ"

Bakır saçlı adam çığlık atınca herkes o tarafa döndü. Hamster üzerine tırmanıyordu, adamın çığlığı yavaş yavaş azalırken ruhunu teslim edecekmişçesine gözlerini kapadı. Minghao oldukça rahatsız edici bu durumdan sıkılıp farey- hamsterı yakalayıp sahibine uzattı. Çığlık atan adam "oh" diyerek gözlerini açtı. "öleceğim sandım"

Fareyi alan genç adam ağlamaya başladı. Pardon, hamster diyecektim.

"öleceksin sandım!"

Hao düşünmeye başladı. Sümüklerini çeke çeke ağlayan bu kişi soonyoung olmalıydı, yerde çömelen sevimli ve yakışıklı herif Joshua, diğeri ise Seokmin dedikleri herif olmalıydı. Bütün parçalar artık yerine oturunca rahatlamıştı.

Seokmin ve Joshua grupta sürkeli kavga ederlerdi. Şimdi ise... Hao, göz ucuyla ikisine baktı. Joshua, korkuyla Seokmin'in koluna girdiğini farkedip hızla geri çekmişti. "KORKUDAN ALTINA İŞEMİŞSİNDİR ŞİMDİ" diye bağırarak ayağa kalktı ve asansörün düğmesine bastı.

Seokmin anlık olarak gerçekten de altında çiş var mı diye kontrol etti. Bir şey olmadığını öğrenince kendini toparladı ve ayağa kalktı. Yakasını düzeltip dağılan saçlarını geriye taradı. Korkudan neredeyse altına işemiş olabilirdi. Ama şu an aşırı seksiydi adamım...

"ben de seni köşeye sinmiş işiyor sanıyordum" dedi.

Joshua geri durmadan cevap verdi. "ruhunu teslim eden adama bak!"

"hah?? sen kendine bak! Son nefesinde fuck fuck diye ağlıyordun!"

"FUCK YOU"

Onlar birbiriyle dalaşırken hamsterlı çocuk Hao'ya binlerce teşekkür etti. Aynı şekilde Wonwoo da. Sonra ikisi de birbirine arada kıvılcımların çıktığını görebileceğiniz kızgın bakışlar attılar.

Asansör geldiğinde teker teker herkes içeri girdi. Hepsi durup Minghao'ya baktı. Wonwoo kapıyı tutup "sen gelmiyor musun?" deyince Minghao utançla elini saçına götürdü. "ş-şey 4 kişilik... Yazıyor..." diyerek asansörün içindeki uyarı yazısını işaret etti. Seokmin kaşlarını çatarak bakış attı. "dört kişilik de sen sayılmazsın, şu hale bak çöp gibisin. Hepimizi toplasan kilo sınırını aşmayız"

Seokmin doğru diyordu fakat dışarıdan bakıldığında fazlasıyla tehlikeli görnüyordu. Evet, tam da böyle olmuştu. Asansördeki herkes Minghao'nun üstünde oturduğundan Minghao dördüncü katta ilk inen olacaktı. Kapıyı ittirmeden evvel başka birisi kapıyı açtı. Açan kişi Jun'du. Korkuyla gözlerini fal taşı gibi açtı. "Beş kişi ne yapıyorsunuz böyle?! Hao sen delirdin mi?!"

Junhui, Hao'yu kolundan tuttuğu gibi dışarı çıkardı. Minghao gözü arkada kalan çocuklar gibi asansördekilere baktı, onlar ise sırıtarak hep bir ağızdan "oooooo" diyerek yukarı çıktılar.

"Az önce ne oldu Hao?"

"HEPİNİZ MANYAKSINIZ AMK"

--
BEN GELDİM HOŞ GELDİM
Tekrar kontrol etmeye üşendim inş yanlışım yoktur. Doya doya okumanız için bol dedikodulu bir bölümle geri döneceğim. Görüşmek üzere hoççağalın

Seventeen: Tımarhanelikler ApartmanıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin