1971 1 Eylül;
Elizabeth's pov:
Sonunda tüm sene beklediğim vakit gelmişti.
Her büyücü Hogwarts'a gitmek istemiştir ve hepiniz Merlin ile ilgili hikayelerle büyümüşüzdür yani en azından ben 11 yaşına kadar öyleydim. Ben bunları düşünürken annem inatçı kızıl saçlarımı örmeyi henüz yeni bitirmişti.
"Çok güzel bir genç kız oldun Elizabeth seninle öyle gururluyum ki! Ve şimdi sen de ailemizin her bir üyesi gibi Slytherin de okuyup soyadımızı gururlandıracaksın!" Anneme gülümsedim. Bizim ailemiz her üyesi aynı binaya giden birkac aileden biriydi ve bu durum oldukça nadir görülem bir durumdu.
"Tabi ki öyle olacak anneciğim aksi mümkün mü?" Ikimizde gülümsediğimizde annem beni son bir kez daha etrafında döndürdü.
"Gerçekten mükemmel görünüyorsun, Sirius'la orada çok eğleneceğinizi biliyorum ama derslerinizle de ilgilenin." Annemin bahsettiği kişi Sirius Black'ti, Sirius beş yaşından beri en iyi arkadaşımdı ve sanki dünya küçücükmüşte beni bir tek o anlıyormuş gibiydi. Sirius'un da ailesinde herkes Slytherin'e gitmişti ve nesillerdir ailelerimiz çok iyi anlaşıyorlardı.
"Derslerime konsantre olacağıma söz veriyorum anne." Annem memnuniyetle başımı okşadı, babamın aksine her zaman sesi çıkan o olurdu ve başarılı olmamı istediğini dile getirirdi. Özellikle de son bir yıldır gerçekten artmıştı.
"Artık çıksak iyi olur ha hanımlar?" Babam güler yüzle geldiğinde koşarak onun yanına gittim ve ona sarıldım o ise beni havaya kaldırıp bir tur etrafında döndürüp yanaklarımdan öptü. Beni yere indirdiğinde ise önce kendisi daha sonra arkamda annem ve ben evden çıktık.
Eve çok uzun bir zaman sonra dönecektim ve evden hiç bu kadar uzun süre ayrı kalmamış olmak beni geriyordu. Ama sonra aklımda Sirius'un yüzü canlandı en yakın arkadaşımda orada olacaktı değil mi? Evet. Bu gerginliğimi biraz daha almıştı.
"Heyecanlı mısın? Ben ilk Hogwarts'a gittiğimi daha dün gibi hatırlıyorum." Babamın sesi ile ona baktım. Heyecanlıydım tabii ama bunu göstermekte pek başarılı değildim.
"Tabi ki heyecanlı kim heyecanlı olmaz ki? Hem Slytherin çok yetenekli genç bir büyücü kazanacak." Annemin sözüyle bir an durup düşündüm: eğer Slytherin'e seçilmezsem ne olacaktı?
"Anne farz edelim Slytherin dışında bir binaya gittim o zaman ne olacak?" Annemin suratı bembeyaz oldu, sanki kalp krizi geçiriyor gibi bir hali vardı.
"Liz! Böyle şeyler söyleme sakın sen tabi ki Slytherin'e gideceksin başka bir ihtimal yok!" Annemin sesinden kızgınlık ve gerginliği almıştım, cevabımı net bir şekilde verdiğinde yolculuk boyu konuşmadım. Başka bir yolumun olmadığını biliyordum.
İstasyona geldiğimizde sadece birkaç dakika sonra ailemden ayırılacak olmam beni tuhaf hissettiriyordu. Bu düşünceyi boşvermem gerektiğini hissederek etrafa bakınmaya başladım, gözlerim Sirius'u bulduğunda annem ve babam arkamdan gelirken Sirius'a doğru koşnaya başladım.
"Havuç kafa- Lizzie!" Ikimiz birbirimize sarıldığımızda onu ne kadar özlediğimi fark etmiştim hatta öyle ki o an saç rengimle dalga geçmesi bile sorun değildi benim için, bunu hep yapardı ve normalde kızardım.
"Seni çok özledim ve şimdi ikimizde Hogwarts'a gidiyoruz, ayrılmayacağız." Benim aksime Sirius oldukça neşeli ve herkesle kaynaşabilen biriydi eminim ki Hogwarts'a gittiğimizde bir sürü güzel arkadaş edinecekti.
"Ve sen baş belası olacaksın." Ona hafifçe vurduğunda dalga geçercesine acı çekercesine ses çıkarmıştı.
"Başını sürekli derde sokan sendin sanki?" Tek kaşım hafifçe havaya kalktığında gülüşmeye devam etmiştik.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Destiny]] Marauders AU
FanfictionElizabeth May Nott tüm ailesinin aksine Gryffindor'a gitmişti ve Gryffindor'un Kızıl Umudu ünvanını almıştı. Bu hikaye biraz tanıdık gibi değil mi? Evef, Sirius Black gibi. Ailesi tarafından yok sayılsa bile kendini ispatlamaya kararlıydı. Fakat k...