Medya: Ona bakınca gülümsüyorum. - Yoongi
Bayan Jeon ile Jungkook'un odasına girdiğimizde, Jungkook henüz yeni odasına tırmanmayı başarmıştı. Pencerenin kenarına oturmuş soluklanıyordu. Bayan Jeon bana dönüp "Elbiselerini çıkardıktan sonra bana getir Yoongicim, temizleyip kurulandıktan sonra sana geri veririm." dedi ve ardından Jungkook'u işaret etti "Elbiselerin kuruyana kadar şunun kıyafetleri ile idare edersin."
Jungkook kırılmış gibi bir yüz yapıp elini kalbinin üstüne koyarak "Şu mu? Ne zaman şu oldum? Alınıyorum ama anneciğim."
Bayan Jeon, "Seni pencereden geri itmediğime dua et bence sen. Her gün senin yüzünden akşam yemeğini soğuk yiyoruz." dedi ve beni işaret ederek "Minik gülüme zayıf vücudunu sıcak tutacak bir şeyler ver ve ne diyorsa yap. Bu çocuğu da üzersen senin kafanı budama makasımla kırarım." dedi ve Jungkook'un çalışma masasındaki boş tabakları ve çöpleri alıp kapıyı kapatıp odadan çıktı.
Jungkook, pencere kenarından kalkıp pencereyi kapattı ve ayakkabılarını çıkarıp odanın kenarına fırlattı. Sonda beni baştan aşağı süzdü. Vücudumun üzerinde gezinen gözlerinden rahatsız olmuştum. Kafamı yana çevirip "Ne oldu?" dedim.
İki elinin parmaklarını gözünün önüne bedenimi ölçer gibi getirip "Dolabımda sana uygun bir şey var mı diye anlamaya çalışıyorum. Sanırım ne verirsem veriyim bol olacak." dedi ve dolabını karıştırmaya başladı.
Ben "Fark etmez..." diye mırıldanırken birden "Buldum." diye bağırdı ve seçtiği birkaç kıyafeti bana uzattı. Ben nerede giyineceğimi düşünürken Jungkook birden tişörtünü çıkarmasıyla elimdeki kıyafetlerle yüzümü kapattım. Yüzüm kızarmıştı. Jungkook'un gülüşünü duydum. Ardından adım seslerini... Karşımda durup yüzüme tuttuğum kıyafetleri aşağı indirdi ve "Neyden utanıyorsun hyung? İkimiz de erkek değil miyiz?" Gözlerinin içine bakamayıp kafamı yana çevirdim. Söyleyecek bir şey bulamıyordum. Gülümseyip eliyle yanağımı okşadı. "Eğer utanıyorsan banyomda giyinebilirsin." Omuzlarımdan tutup beni odasının sol köşesindeki kapıya yöneltti ve kapıyı açtı.
Tam girip kapıyı kapatacağım sırada kolumdan tutup beklememi işaretti ve dolabına hızlıca koşup bana siyah bir çamaşır uzattı.
"Az daha unutuyordum iç çamaşırı vermeyi." dedi sırıtarak. Bu son damlaydı, biraz rahatlamam lazımdı. İç çamaşırını hızlıca elinden kapıp banyonun kapısını suratına kapattım ve kapıya yaslanıp yere oturdum. Benim burada ne işim vardı? Kaşlarımı çatıp "Nasıl yeni tanıştığın birinin evine gidebiliyorsun Yoongi?" diye düşündüm. Ardından Jungkook'un gülümsemesi gözümün önüne geldi. "O bana güven veriyor." diye mırıldandım kendi kendime. İlk defa kendi evimin dışında bir yerde kalacaktım. Acaba annem merak eder miydi beni? Hiç sanmıyorum. Kızar mıydı bana? Hayır, sadece mutlu olmak istiyorum. Güzel şeyler düşün Yoongi. Jungkook'la yağmurun altında koştuk. Birlikte. Ceketini ikimizin kafasının üstünde siper etmişti. Çok yakındık. Neredeyse onun kollarının altındaydım.
Neredeyse...
Yanaklarıma hücum eden kanı tekrar hissedebiliyordum. Yanaklarımı ovuşturarak ayağa kalktım. Lavabonun üstündeki aynadan kızarmış yüzüme baktım. Sen bu değilsin Yoongi kendine gel! Suyla kızarıklığı geçene kadar yüzümü yıkadım. Yüzümü kurulamak için havluya uzandığımda gülümsedim. Jungkook, havluyu aşırı gelişi güzel asmıştı. Yüzümü kurulayıp havluyu düzgünce yerine astığım sırada kapı tıklatma sesiyle irkildim.
"Hyung! Hala giyinmedin mi? Seni bekliyorum. Yemeği daha fazla soğutmadan aşağı inelim."
"Giyinmek üzereyim. Birazcık daha bekleyebilir misin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Blue & Grey
FanficTAMAMLANDI ✔ "Mavi gül doğada var olması mümkün olmayan bir çiçekmiş." [yoonkook'minific] ©Rhosus ▪ 02.01.2021 | 30.01.2021