Dimitri sarsılarak uyandırıldığında çoktan durmuşlardı. Daha esneyemeden araçtan indi ve çevreyi gözetlemeye başladı. Yan tarafında Teteriv Nevri usulca akmaya devam ediyordu. Tam önünde ise Ivankiv Kasabası durmaktaydı. Zaman kaybetmeden hızlıca kasabaya doğru yürümeye başladı. Bu sırada da kendisini izleyen askerlere doğru başını çevirmeyi de ihmal etmiyordu. Askerler bir süre onu izledikten sonra her şeyin yolunda olduğuna -yada artık kendi problemleri olmadığına- karar vererek aracı çalıştırdılar ve geldikleri yoldan geri döndüler. Birkaç saat sonra kasabaya ulaşan Dimitri'nin ilk işi çevreyi gösteren bir harita bulmak oldu. Tahtaları yağmurdan ve bakımsızlıktan çürümüş köhne bir tezgaha doğru yaklaştı. Şansına, ödeme biçimi ruble ileydi. Tezgahın başındaki yaşlı adam, adeta eksik dişlerini göstermek istercesine Dimitri'ye sırıttı ve "Hoş geldin genç dostum! Eğer paran varsa, hizmet de var." diyerek selamladı. Dimitri sıkkınlıkla "Bu çevreyi gösteren bir harita istiyorum. Mümkünse iyi durumda olsun." dedi. Bunu duyan tezgahtarın gülümsemesi iyice genişledi ve sonunda kahkaha atmaya başladı. "O zaman doğru yere geldin evlat! Şansına elimde çok iyi durumda olan bir harita var ve sana iyi fiyata verebilirim." dedi ve tezgahın altına doğru eğilerek içinde haritaların olduğu belli olan tahtadan küçük bir kutu çıkardı. Bir süre kutu karıştırdıktan sonra içinden sararmış bir kağıt parçası çıkardı ve Dimitri'nin önüne koydu. Dimitri tam kağıdı alıp inceleyecekken satıcı kağıdı hızlıca tezgahın üzerinden aldı ve tekrar kutuya koydu. "Üzgünüm genç dostum ama önce parayı ödemelisin. Belki amacın bu değildi ama haritayı ezberleyip sonra almadan giden çok kişi var. Bilirsin, önlem almak zorundayım." Dimitri iç geçirerek sordu:
"Ne kadar istiyorsun yaşlı adam?"
"Seni sevdim. 10000 ruble vermen yeterli olur."
"Şaka yapıyorsun! Böylesine eskimiş ve solmuş bir kağıt parçasına o kadar para veremem."
"O zaman yolunu bulmaya çalışırken ölme ihtimalini de kabullenmiş olursun."
Yaşlı satıcı bu sözlerle Dimitri'yi hayat damarlarından vurmuştu. Dimitri'nin hoşuna gitmeyen birçok kavram vardı ama ölümün yeri onun için hala ayrıydı. Bu yüzden cüzdanına doğru uzandı ve parayı çıkararak adama uzattı. Satıcı kurnaz bir gülümsemeyle parayı aldı ve haritayı Dimitri'ye uzattı. Dimitri yüzü asık bir şekilde haritayı aldı ve çantasına koydu. Hem havanın soğumasıyla hem de yolunu planlamak adına yan tarafında bulunan tavernaya girdi. Gerçi binanın bir taverna olduğunu gösteren hiçbir yazı yada tabela yoktu ama içeriden gelen kahkahaların tek bir sebebi olabilirdi. İçeriye girdiğinde bir anda yüzüne vuran sıcak hava dalgası sersemlemesine sebep oldu. Bunun üzerine de yoğun sigara dumanı ve alkol kokusu katıldı. Dimitri kusmamak için yanaklarını şişirdi ve hızlıca masalardan birine oturdu. Çantasını omzundan indirdi ve haritayı çıkararak dikkatlice masaya serdi. Haritanın eski olduğu şimdi daha iyi anlaşılıyordu. Bazı kasabaların ve yerleşim yerlerinin adları silinmişti. Bu yüzden gideceği yolu tam olarak kestiremiyordu. Haritayı bir süre inceledikten sonra önünde iki yol olduğuna karar verdi. En kısa yol Teteriv Nehri'ni takip ederek doğuya doğru ilerlemek ve oradan Pripyat'a geçmekti. Fakat nehir yolu tamamen açık bir araziydi ve ileride Pripyat Nehri'ne bağlandığı için radyasyon seviyesi çok yüksekti. İkinci yol ise, Ivankiv'in de üzerinde bulunduğu karayolunu takip ederek Poliske üzerinden gene karayolu ile doğuya doğru devam etmekti. Kafasında olabilecek senaryoları kurarken masaya gelen garson kız gülümseyerek elindeki kahve fincanını masasına bıraktı. Dimitri şaşkınlıkla "Ben bir şey sipariş etmedim" dedi. Bunun üzerine garson kız "Yan masadaki beyefendi gönderdi" diyerek yanıt verdi ve diğer masaları dolaşmaya başladı. Dimitri merakla çevresinde bulunan masalara göz gezdirdi ama kendisiyle ilgilenen kimseyi göremedi. Tam kalkıp garson kıza kimin gönderdiğini sormaya gidecekken masasına bir adet sandalye daha çekildi ve montunun kapşonunu başına çekmiş, vücudu ince ama gayet atletik gözüken bir adam oturdu. Dimitri daha şaşkınlığını üzerinden atamadan, adam "Merhaba!" diyerek gülümsedi ve elini Dimitri'ye uzattı. Dimitri kekeleyerek "M-Merhaba" dedi ve adamın elini sıktı. Adam gülümsemeye devam ediyordu ve dürüst olmak gerekirse, gülümsemesi oldukça güven vericiydi. "Yolunu kaybetmiş gibisin dostum. Bırak sana yardım edeyim! Benim adım Nikolai ve emin ol, burada bulabileceğin en iyi rehber benim." Adam bir süre durakladı ve sözlerine devam etti. "Eğer benimle gelirsen, seni istedğin yere götürebilirim fakat bunun da bir bedeli var. Sadece 5000 ruble!" Dimitri düşündü. Eğer bu parayı adama verirse cebinde artık hiçbir şey kalmayacaktı. Ama vermezse de yolunu bulamayabilirdi. Bu yüzden anlaşmayı denedi. "Burada senin gibi başka rehberler de var mı?" Nikolai sinsice gülümsedi. "Eğer vasat bir hizmet arıyorsan, bir sürü var." diye Dimitri'ye cevap verdi. Dimitri'nin onaylamaktan başka seçeneği yoktu. "Tamam o zaman. Hadi gidelim." dedi masadan kalktı fakat Nikolai hala masada oturuyordu. "Önce ödeme dostum, önce ödeme." Dimtri hala tam çıkmayan düzensiz sakallarını somurtarak kaşımaya başladı. Yüz ifadesinden teklifin hala kafasına oturmadığı anlaşılıyordu. Bunun üzerine Nikolai, müşterisini kaybetmemek için son bir deneme yaptı. "Yarısı şimdi, yarısı iş bittikten sonra." Dimitri gülümsedi ve elini cüzdanına attı.
"Anlaştık"