☢️I.N☢️

512 60 27
                                    

"JEONGİN?"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"JEONGİN?"

"Merhaba Hyung. İzin verirsen aşağa ineyim ondan sonra konuşuruz."

"Tamam tamam gel."

Jeongin'e havalandırmadan aşağı inmesine yardım edip onu çocukların olduğu odaya yönlendirdim.

Kapıyı aniden açmamla korkmuş olacaklar ki yerlerinde sıçradılar.

Arkamdan giren Jeongin'i görünce yüzleri garip bir hâl aldı. Sorgulamadım.

Jeongin'i sandalyeler den birisine oturtup yara tespiti yapmaya başladım.

Göz altında ve köprücük kemiğinin üzerinde morluklar vardı.

Yüzünün diğer tarafı kanla kırmızıya boyanmıştı.

Hemen çantamdan bir pamuk çıkartıp yaralarını temizledim. Sonra karşısına geçip ona bakmaya başladım.

Sormak istediğim çok soru vardı ama ağzımı açıp soramıyordum. Boğazıma dizilmişti tüm cümlelerim.

"Nasılsın?"

Benim yerime Changbin konuşmuştu.

"İyiyim Hyung. Sadece biraz hasar aldım."

"Tanrıya şükürler olsun sapa sağlamsın."

Ağzımdan ister istemez ağlamaklı bir ses çıktı. Herkes dönüp bana bakmıştı.

Kendimi toparlamaya çalışıp oturduğum yerde dikleştim.

"Ne oldu sana?"

En çok merak ettiğim soruyu sormuştum sonunda.

"Chan Hyung burada hiç iyi şeyler olmuyor."

Aklına birşey gelmiş olacak ki gözleri parladı.

"Bir odadaydım. Sesler geliyordu ama gözlerimi açamıyordum. Bir kadın sesi. Çok tanıdık geliyordu. Bir süre sonra gözlerimi açabildiğim de beyaz bir odadaydım. Hastane odasına beziyordu ama bu hastaneyle alakası bile yoktu. Duvarları çok temizdi. Kolumda ise serum takılıydı."

Biraz duraksarmış gibi oldu ama devam etti.

"Serum bana birşey vermek yerine benim kanımı çekiyordu. Bu yüzden uzun bir süre yerimden kalkamadım tek yapabildiğim şey serumu kolumdan söküp atmak oldu."

"Tamam olan olmuş yapacak birşey yok. Üzme kendini."

"Ama Hyung ilk başta yanınızdan ayrılmasaydım böyle olmazdı."

"Ne dedim ben."

"Tamam Hyung da diğerleri nerede?"

Bir süre birbirimize bakmıştık. Neredeydi onlar. Biz de bilmiyorduk ki.

"Bilmiyoruz." Dedim.

"Onlarda mı kayboldu?"

"Maalesef onlarıda kaybettik."

"Jeongincim seni göremeyince ne kadar korktum haberin var mı? Keşke bana haber verseydin de Hyunglarının yanına seni kendi ellerimle götürseydim."

Yine "O" ses yankılanmıştı.

"HYUNG BU SES O KADINA AİT."

Jeongin kulağımın dibinde bağırınca olduğum yerde sıçramıştım.

"Özür dilerim Hyung ben sesi duyunca bir anda heyecanlandım da."

"Sorun değil Jeongin."

Kapıyı açıp konuşmaya başladım.

"Diğerleri nerede?!"

"Sesini alçaltsan mı diyorum Chris. Uyuyan kişileri uyandırmak istemezsin öyle değil mi? Çünkü uykudan uyandıklarında hiç iyi olmuyorlar."

"Neyden bahsediyorsun sen?"

"Benim gibilerden."

"Ölüler uyuyabiliyorlar mı?"

Cümlemden de dalga geçtiğim kolay bir şekilde anlaşılabiliyordu.

"Bekle bekle önce şunu sormalıydım. Sizin duygularınız var mı ki?"

"Ölü olsak bile bizim de duygularımız var Christopher Bang Chan."

Sesi sert çıkmıştı. Özellikle adımı bastırarak söylemişti. Üzerine fazla mı gittim diye düşündüm ama sonra çok çabuk vaz geçtim bu düşünceden. O benim arkadaşlarımı almıştı benden.

"O ZAMAN NEDEN JEONGİN'E ZARAR VERDİN?!"

"Zamanı gelmişti çünkü."

------------------

Nasılsınız?

İlk önce yazım hatalarım varsa özür dilerim ve lütfen oy vermeden geçmeyin.

Eğer vermeyeceksiniz okumayın.

Neyse bir sonraki bölümde görüşmek üzere.

Buarada final yakın kendinizi hazırlayın.

✧YELLOW LİNE✧  BANG CHANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin