"Death Note'tun konusundan farklı bir şekilde yazılmıştır... Fakat alıntılar vardır."
Olacaktım, başaracaktım. Yeni dünya'nın yeni Tanrısı olacaktım. Bundan emindim. Bana engel olan tek şey vardı, L. Onu ortadan kaldırmam gerekiyordu. Adını öğrenmem gerekiyordu. Tabii ki gözleri alacak kadar aptal değildim, alamazdım. Eğer Tanrı olacaksam uzun yaşamam gerekmez mi?
Üstünde uzandığım yatağımdan doğrulup, kalktım. Beni izleyen Ryuk'u umursamayarak sandalyemin üstüne oturdum. Masamda duran küçük televizyonu açtım ve bugünkü haberleri izlemeye başladım. Defteri çekmecemin içine hazırladığım gizli bölmeden çıkartıp, isimler yazmaya başladım. Onlar yaşamayı hakketmeyen, gereksiz varlıklardı. Ölmeyi hakkediyorlardı. Biraz daha isim yazdıktan sonra defteri aynı şekilde kaldırdım. Bir kaç dakika sonra çalan kapımla kimin çaldığını umursamayarak girmesini söyledim. Karşımda duran bedene karşı gözlerimi devirdim ve boş gözlerle ona bakmaya başladım. "Neden geldin?"
Misa heyecanlı gözlerle bana bakıyordu. Neden gelmişti bu aptal?! "Çünkü seni görmek istedim Light." diyerek yatağımın ucuna oturdu. Bu kıza asla tahammül edemiyordum. Ama ona katlanmak zorundaydım. Çünkü gözlere sahipti, Shinigami gözlerine sahipti. Onu kullanacaktım elbette, gözleri bana lazımdı. Bir kaç gün önce beni bulmuş ve evime gelmişti. Bana yardım etmesi şartıyla onunla sahte bir şekilde çıkmaya başlamıştım. Ama bu aptal kendini fazla kaptırmıştı. Umarım ona karşı hiçbir şey hissetmediğimi biliyordur. "Light, beni seviyor musun?" Tam da düşündüğüm gibi... Ah, ne diyeceğim şimdi buna. "Misa, ilişkimiz sahte. Farkındasın değil mi?" Gözlerini benim gözlerimden çevirip yere bakmaya başlamıştı. Bu kadar aptal olmasaydı belki onu sevebilirdim, tch, sanmıyorum. Ama dediğim gibi ona katlanmak zorundaydım. Onunla konuşmak istemediğim için film izlemeyi teklif ettim. Film bittikten sonra geç olacağı için gidecektir diye düşündüm. Gayet normal bir film seçtim ve cd çalarıma taktım.
Ah, sonunda film bitmişti. "Gitsen iyi olacak. Geç oldu." Ayağa kalkıp üstünü düzeltti. "Light beni bırakır mısın?" Güvende olması gerekiyordu. Onu eve bırakmaya karar verdim. Kafamı onaylar biçimde salladım ve aşağıya inip beklemesini söyledim. Üzerimi hızlıca değiştirdim ve aşağıya indim. Kız kardeşim ve annemle bu kadar iyi anlaşması garibime gitmişti.
Arkamızdan, "Yine gel Misa!" diye seslenen kız kardeşime gözlerimi devirmiştim. Yol boyunca ağzımı hiç açmamıştım. Bugün başına gelen olayları anlatıyordu, bense tepkisizce onu dinliyordum. Evinin önüne geldiğimiz anda benden bir şey beklermiş gibi bakıyordu. Artık bu aptallığa son vermek için ona sarıldım. Yüzünün parıldadığına emindim. Geçirdiği şokun etkisinden bir kaç saniye sonra o da bana sarıldı. Ondan ayrılıp evime doğru yürümeye başladım. "İyi geceler Light!" diye seslnemesine karşılık hiçbir tepki vermeyerek evime doğru yürümeye devam ettim.
Evimin önüne geldiğimde içeriye girdim. Annem ve kız kardeşim uyumaya başlamışlardı bile. Babam evde değildi, çalışıyordu. Kira'yı bulmak için gönüllü olmuştu. Hıh, o biraz zor olacak. Odama çıkmadan önce mutfağa uğradım. Ryuk'a bir kaç elma aldım ve odama çıktığım an ona elmaları verdim. Ryuk mutluluktan dört köşe olmuşken, ben de üzerimi değiştirdim ve yatağıma yattım. Yarın üniversite de ilk günüm olacaktı ayrıca. Sınavı birincilik ile bitirmiştim tabii ki. Derin bir nefes alıp uyumaya koyuldum...
Sabah alarmım ile birlikte uyandım. Alarmımı susturup, işlerimi hallettim ve üzerimi giyindim. Evden alelacele çıktım ve minibüsün gelmesini beklemeye başladım. Minibüs geldiğinde sakin adımlarla basamaklardan çıktım. Arka koltuğun bir önündeki boş koltuğa oturdum ve dışarıyı izlemeye başladım. O kadar şey geçiyordu ki aklımdan, kendimi durduramıyordum. Düşüncelerime dalıp gitmiştim, ta ki minibüs üniversitenin önünde durana kadar. Hızlıca ayağa kalktım ve minibüsten indim. Üniversite kampüsünün içine girip, konferans salonunu aramaya başladım. Orada duran herhangi birisine sorduğumda bana yolu tarif etmişti. Hızlı adımlarla salona ilerlemeye başladım. İçeriye girdiğimde boş sandalyelerden herhangi birine oturdum ve konuşan profesörü dinlemeye başladım. Adımı okuyunca burada diyerek oturduğum sandalyeden kalktım ve sahneye doğru ilerledim. İsmimi okuduktan sonra birincilikle bitirmiş başka biri olduğunu da söylemişlerdi. Adı Ryuga Hideki'idi. Bir başkasının daha birincilikle bitirdiğini biliyordum. Sahneye ilerleyen çocuğa baktığımda şaşırmıştım. Sınav boyunca arkamda oturan garip çocuğun olacağını düşünmemiştim. Açıkçası sorunlu birisi sanmıştım. İnsanların bizi tamamen farklı, zıt gördüğüne emindim.
Elimize verilen konuşmalardan sonra sahneden aşağıya doğru inmeye başladım. O sırada o da arkamdan geliyordu. "Yagami. Sen NPA Dedektifi, Polis Şefi Soichiro Yagami'nin oğlusun." Bu adamda kimdi? Sandalyeme oturduğumda yanımda duran boş sandalyeye tuhaf bir şekilde oturmuştu. "NPA'da yönetici pozisyonunu hedefliyorsun. Daha önceden birçok davanın çözülmesine yardımcı oldun. Ayrıca da şu an Kira davasına çok önem veriyorsun. Eğer kimseye söylemeyeceğine yemin edersen senin yeteneklerine ve duygularına güveneceğim. Ve Kira davasında hayati önem taşıyan bir şey söyleyeceğim." Bu adam da kim böyle? Onu umursamıyor gibi davransam. Ama "Kira davasında hayati önem taşıyan bir şey söyleyeceğim." demesiyle ilgimi çekmişti. "Kimseye söylemeyeceğim, ne var?" diyerek yanıt verdim. "Ben L'im."
Ne? Bu olamaz, L asla gelip L olduğunu söylemez. Bu adamın deli olduğunu düşünmüştüm. Onda bir gariplik olduğunu düşünmüştüm. Ama ya gerçekten L oysa. Tanrım, doğal davranmam lazım. "Eğer sen L'sen çok saygı duyduğum ve hayranın olduğum birisisin." diye yanıt vermiştim. İlgimi o kadar çekmişti ki. "Teşekkürler. Sana kim olduğumu söyledim çünkü Kira davasında çalışmanı istiyorum."
Ryuk, "Haha, bu gerçekten L ise çok garip birisiymiş." diye konuşmuştu. Gerçekten öyleydi. Onu öldüremezdim, eminim benden şüphelenirlerdi. Adının da takma ad olduğunu düşünmüştüm. Eğer onun adını deftere yazarsam popçu Hideki'nin yüzü aklımda canlanacaktı ve ölecekti. Böyle bir riski alamazdım. Benden şüpheleniyor muydu acaba? O kadar aşağılanmış hissetmiştim ki... Aklımı rahatlatmam lazımdı. Eminim korkup korkmadığımı izliyordur. Lanet olsun!
Tören bittikten sonra kampüse doğru ilerledim. "Çok garip bir törendi." diyen Ryuk'a aldırış etmeden kapıya doğru yönelmiştim ki arkamdan seslenen kişiyle durdum. "Seninle tanışmak güzeldi Light."