-1-

826 50 20
                                    

                                                                          20/01/2003

     Hani bir gün olur ya kötü bir şeylerin olacağını hissettiğiniz gün. Ve sonrasında hiç kötü bir olay olmadan günün geçip gittiği gün,fakat bazen öyle kötü olaylar olur ki; yıkılırsınız. Güçsüzleşirsiniz. Dünyadan,hayattan nefret edersiniz. Güçlü insanları kıskanırsınız ya... İşte yaşadığım tam da buydu. Kıskanıyordum; güçlü olanları. Çünkü ben güçsüzdüm,bir kötü olayı nasıl atlatacağımı bile bilmiyordum. Kendimi nasıl savunacağımı,ne yapacağımı bilmiyordum. Ben yanlışlar ile yaşamaya alışmıştım,gerçekler yabancıydı bana. Nefret ediyorum gerçeklerden. Bazen öyle kötü hissedersin ki;yalanlar ile yaşamaya devam etmek istersin. 

        "Senden nefret ediyorum!" Annemin bağırması ile irkilip kapının dibine daha çok sığındım. Sanki kapı bir şey olursa yardım edicekmiş gibi,beni koruyacakmış gibi hissediyordum. "Ben bunu hak edecek ne yaptım,şerefsiz!" Annem,kendini artık kontrol edemeyecek olduğunu sesinden hissediyordum. Sesi,bir yükselip bir alçalıyordu. 

        Tüm cesaretimi toplayıp ayağa kalktım. Titreyen bacağımı ya da ellerimi umursamadan beni koruyan kapıyı araladım ve görüş alanıma çarpan annem ile babam olacak adama baktım. 

        Babam,başını önüne eğmiş ellerini arkasında birleştirmişti. Sanki azar yiyen bir çocuk gibi gözüküyordu gözümde. Annem ise öfkeden kıpkırmızı olmuş,gözünden bağımsız yaşlar yanağına dökülüyordu. Bu görüntü,benim göz yaşlarımı yineliyordu. Benim bulunduğum ortam eğer sevinçli ise bende mutlu olurdum,üzgün ise bende üzülürdüm. Ben böyleydim. 

        ' Neden yaptın baba? Neden! ' diye bağırmak istesem de yapabildiğim tek şey; yine sessiz kalmaktı. Aslında benim sessizliğim çığlığımdı. Ama o kadar sesliydi ki,herkes sağır olmuştu. Kör olmuştu. Gerçeklere sırtını dönmüştü,bu yüzden gerçekler hep sırttan bıçaklardı insanları. Ben bu zamana kadar asla gerçeklere sırtımı dönmemiştim. Çünkü gerçekler aydınlıktı. Gerçekler parlaktı. Ve benim,karanlık korkum vardı. Gerçeğin olmadığı yerde aydınlık olmazdı. Çünkü yalanlar karanlıktı. Yalan,seni kendi karanlığında boğardı. Yalan,kendini kandırmana yol açardı. Ve kendini kandırmak,kendine ihanet etmekti.

        Babam,yuttuğu dilini bulmuş gibi ağzını açtı. "Özür dile-" 

        "Dileme!" dedi annem babamın sözünü keserek. "Dileme! Anladın mı? Bir özür ile bir kalbi birleştirebileceğini mi düşünüyorsun? Hastalığımdan yararlanıp başka kadınla yattın! Senin eşin hasta iken ona bakman gerekiyordu,arzunu dindirmen değil! Siz erkekler..." gözlerini yumdu. "Siz erkeklerin tek düşündüğü zevk değil mi? Aşk denen bir şey sizde yok mu? Zaafınız bacak arası değil mi? Senin çocuğun var on üç yaşında! Onu hiç mi düşünemedin? Yaşayacağı yıkımı hiç mi düşünemedin? Tabi,sen o sıra eğlenceyi düşünüyordun!" diye bağırdı annem. 

        Babam başını gömecek bir yer arar gibi kazağına iyice sokuluyordu. 

        "Git. " dedi annem kararlılıkla. Babam başını kaldırıp ona baktı. "Kimin ile yattıysan, ona git. " dedi. Babam,

        "Duru..." demişti ki annemin tokatı ile başı otomatik olarak savruldu. 

        "Git!" diye avazı çıktığı kadar bağırdı annem. Korku ile yeniden kapıya sığındım. Kapı beni koruyabilir miydi? Kırılan kalbimi birleştirebilir miydi? Zamanı...Zamanı geri alabilir miydi? 

        Babam tam arkasını döndü ki, "Baba!" diye bağırmam ile olduğu yerde durdu. Sırtındaki kasların gerilmesiyle sebepsizce içimi küçük bir mutluluk doldurdu. Anneme baktığımda bana öyle bir ifadeyle bakıyordu ki,acıma,şefkat,sevgi,güven... Kendime tekrar tekrar hatırlattım; güçlü ol,Beyza. 

SOĞUK İNTİKAM.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin