Diana fam!!
alise:
gençler,
belle'den haberi olan var mı?liu:
gecenin bir yarısı uyumaktan başka ne yapıyor olabilir ki?alise:
hayır, uyumuş olamaz.
saat 11 gibi beni aradı, izlendiğini hissettiğini ve korktuğunu söyledi. ben de bana gelmesini söyledim.
neredeyse bir saat oldu, evlerimizin arası en fazla 10 dakika mesafede. üstelik ne telefonuna ne de mesajlara bakıyor.liu:
belki uyuya kalmıştır?
gidip kontrol etsene.millia:
Liu haklı,
aklına hemen kötü şeyler getirme.
en fazla ne olmuş olabilir tanrı aşkına, kızı canavarlar yiyecek değil ya.Liu:
evet,
BÖÖÖ!alise:
ha ha ve ha,
çok komiksiniz.----------------------------------
alise'den ;;
evin içerisini son defa süzdükten sonra dışarı çıkıp kapıyı kiltledim, normalde anahtarı hep paspasın altına gizlerdim fakat bu sefer içimde büyük bir tedirginlik olduğu için hiç düşünmeden anahtarı montumun cebine attım ve belle'nin evine doğru yürümeye başladım.
her ne kadar iyi olduğundan şüphem olmasa da korkmadan edemiyordum. birden dün berg'e gelen mesajları hatırladım, adımlarımı bir şey ile daha geç karşılaşmak istermiş gibi oldukça yavaşlatarak yürümeye devam ettim.
küçük gecekondu benzeri binanın önüne geldiğimde derin bir nefes aldım. bahçe kapısından içeri girer girmez negatif enerji tüm benliğimi sarmış, tabiri caizse adrenalin hormonumu tavana çıkarmıştı.
çiçeklerle dolu bahçeyi geçip evin önünde geldikten sonra titrediğimi fark ettim. hayır, üşümüyordum.
sadece deli gibi korkuyordum.
evime geri dönüp dönmemek konusunda çelişki yaşarken ani gelen cesaret ile elimi uzatıp koyu kahve çelik kapıyı hafifçe yumruklamaya başladım.
beş dakika boyunca aralıksız şekilde kapıya vurduktan sonra boşa uğraştığıma kanaat getirmiş, ve belle'in ne olur ne olmaz diye posta kutusuna gizlediği anahtarı alıp kapıya takmıştım.
kapının arkasında anahtar yoktu, fakat yaşadığımız yer pek tekin olmadığı için belle her zaman anahtarı kapının arkasında bırakırdı.
tamam, işte şimdi gerçek anlamda korkmaya başlamıştım.
korku olarak adlandırdığımız şey böcek, yüksek, ateş ya da yaralanmaya duyulan ürküntünün kat be kat fazlasıydı.
korku, ancak ucunda ölüm olduğu zaman kendini tamamen belli ediyordu.
gözlerime vuran rüzgar korku ve duygusallığın getirdiği göz yaşlarını dökmemek için gözlerime vurduğum kilidi adeta söküp atmış, beni ağlatmayı başarmıştı.
titreyen ellerimle anahtarı sola çevirdim, kapının açıldığını belli eden ufak tıkırtıyı duyunca hiç beklemeden kapıyı ittim ve içeri girdim.
anahtarı kapının üzerinden alıp kapıyı arkamdan kapattım, temkinli olmam gerekiyordu.
içerisi zifiri karanlıktı, öyle ki gözlerimin alışması ve zar zor da olsa görebilmem dakikalarımı almıştı.
bir yandan etrafta bir terslik olup olmadığını incelerken ürkek adımlarla belle'in yatak odasına ilerledim.
tanrı'ya tüm inancımla onun iyi olması için dua ederek aralık kapıyı ittirdim,
şükürler olsun.
mirabelle, yatağında mışıl mışıl uyuyordu.
o an, omuzlarımdan ağır bir yük kalkmış gibi hissettim.
o iyiydi, tanrı dualarımı kabul etmişti.ya da sadece öyle olduğunu sanıyordum.
iyi olduğunu görmüştüm, ama hala içimdeki kuşku azalmamıştı.
bilinç altım inanmamaya yeminli gibiydi, ben de kendimi inandırmak için yakınına gidip belle'in uyuduğunu kabullendirecektim.
adımlarım beni beyaz ahşap yatağa yönlendirirken hala bazı şeylerin tam olarak oturmadığının farkındaydım,
yatağın yanına geçtim ve belle'i incelemeye başladım,
fakat bir terslik vardı.belle saçlarının ucunu kırmızıya boyatmamıştı ki?
daha iyi inceleyebilmek için kırmızı saç tutamını elime alıp boynunun üzerinden çektim.
fakat, görmeyi beklediğim şey asla ama asla belle'in boğazını boydan boya saran derin kesik değildi.
-----------------------------------
Diana fam!!
alise:
çocuklar,alise:
artık mirabelle diye birisi yok.
tümüne iletildi, 00:10güzel oldu sanki :>
YOU ARE READING
Sleep Well | Diana.
Misterio / Suspenso+90**********: iyi uykular, çünkü bahse girerim ki bu gece iyice dinlendiğiniz son gece olacak. ©Dianaology | 2020 @Dianaentertainment