0.5

287 127 326
                                    

Medya: Yağız,

Hirai Zerdüş - Bu Kente Bir Daha Gel

~~~~~~~

"Ne konuşacaktın Feyza?"

Uzatmanın bir manası olmadığını anlayınca konuşmaya başladım.

"S-sen son..." sesim titrerken biraz bekleyip konuşmaya devam ettim, "Sen son zamanlarda oldukça dalgınsın. Bu dikkatimi çekti. Sanki bir şeyleri tek başına halletmeye çalışıyorsun, çabalıyorsun ama işin içinden çıkamıyorsun. Ne kadar doğru bir tabir olur bilmiyorum ama çaresi olmayan derdin var gibi. Bu halin beni üzüyor. Yorgunsun. Uzaksın, her zamankinden daha da uzaksın. İyi misin? Neyin var?"

Derin bir soluk verdim. Bence gayet anlaşılırdı söylediklerim. Bu kafayla yapabileceğim en güzel konuşmayı yapmıştım. İçim biraz rahattı. Alacağım cevabın tedirginliğiyle kafamı kaldırıp yüzüne baktım. Ve yüzündeki garip gülümsemeyle bana bakması beklediğim şey değildi.

Gülümsüyordu.

Gülümsemesinin sebebini öğrenmek adına, "Şey, ben yanlış bir şey mi söyledim?" dedim. Sesimde sahici bir merak vardı.

Gülümsemesi giderek derinleşirken gözlerinin kenarında oluşan kırışıklıklara baktım dalgın dalgın. Güldüğünde de çıkıyormuş.

Boğazını hafifçe temizleyip hala kaybolmamış gülümsemesiyle, "Öncelikle beni düşünmen, beni oldukça mutlu etti. Teşekkür ederim. Dalgınlığıma gelirsek bunu size yansıttığımın farkında değildim. Kişisel duygularımı işime yansıtmama konusunda oldukça iyiyimdir fakat daha önce yaşamadığım bazı şeyleri yaşıyorum. Aklım bununla meşgul oluyor. Bazen odaklanamıyorum, uzaklaşıyorum haklısın. Fakat elimde olan bir şey değil." deyince bekleyip söylediklerini kafamda tartmaya başladım.

Ailevi bir sorun olması muhtemeldi. Bu yüzden kurcalamak istemedim. Üstüne gitmek istediğim son şeydi. Ne diyeceğimi bilemeyerek bekledim. Ardından söylediklerine benden bir yanıt beklediğini anlayınca kelimeleri gevelemeye başladım.

"Anladım. Eminim senin için çözmesi zordur. Ama sen üstesinden geleceksin. Dört masa siparişini birden halleden birinden bahsediyoruz." deyip saçma bir motivasyon verdiğimi fark edince gözlerimi kapatıp içimden kendime sövmeye başladım. Hadi ama gayet iyi gidiyordum. Bu saçma örneğe ne gerek vardı.

Verdiğim saçma örneği unutmak istercesine yüzüne bakıp sırıtınca onun gülmemek için kendini kastığını fark ettim. Biraz bozulsam da, "Gül gül ,alınmam." dedim bozulduğumu sesime yansıtarak. İçinde tuttuğu kahkahayı salarak genişçe güldü. Onun bu hali beni güldürürken bende gülmeye başladım.

Biz böyle gülerken Aren'in yanındaki sandalye çekildi ve sohbetimizin ortasına Yağız adeta daldı.

"Vay gençlik, bensiz eğlence ha? Bak şu an alındım gücendim. Beni niye çağırmıyorsunuz ya?"

Alınmış sesiyle söylediklerini ikimiz de ciddiye almadık o an. Çünkü alınmadığına adımız kadar emindik.

Yağız'ın, "Ne konuşuyordunuz siz, neye gülüyordunuz affedersiniz? Şu kafede benim olmadığım bir ortamda neye gülünür bana söyleyin?" diye üst üste sormasıyla bakışlarım direkt Aren'e döndü. Konuştuğumuz şey özel değildi. Ama o Yağız'a söylemek ister miydi emin değildim.

Aren bakışlarımı fark etmiş olacak ki Yağız'a dönüp, "Son zamanlardaki durgun halim için meraklanmış Feyza sağ olsun. Onu konuşuyorduk." diye açık açık söyleyince durgunluğunun sebebinden Yağız'ın haberinin olduğunu anladım.

Yağız'ın gülen ifadesi sarsılınca kaşlarım havalandı. Neden afallamıştı bu çocuk?

Yağız yüzündeki ifadeyi eski haline getirip konuştu, "Ya Feyza sen bakma bu nazlıya. Her zamanki hali canım. Yine buz gibi. Sesi soluğu çıkmayan adam işte. Sen boş ver onu." deyip gülmesiyle bende gülümsedim.

BULUT - YARI TEXTİNGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin