Farewell

146 20 4
                                    


Eski kapı aralanıyor, boş ve eski odayı dolduruyordu sesi ile gıcırtılı kapı.

Adımlarımı eski yer döşemesine vurdum. Adımlarım, adım adım eskilerime döndüm. Burayı terk etmeden önce yaşadığım güzel dakikaları hatırlamak adına kafamı çevirmeden gözlerimi gezdirdim, yutkundum. Tıpkı benliğim gibi ölmüş evim, ben ve ben gibi.

Sadece ben gibi.

Tozlar hava da uçuşuyor, içeriyi müthiş bir özlem kokusu kaplıyordu. Tek katlı bu eski evde 3 oda bir salon vardı. Ah, bir de ben ve o.

Kırık pencereleri kapatmak için vurulan tahta parçaları, arasından inadına içeriye süzülmeye çalışan güneş ışığı... O, eski tahta parçaları, ben ise güneş ışığı. Zor olsa da girdiğim eski, kırık, kullanılmış kalbi tekrar hayata döndürdüm sonra ben de bıraktım.

Şimdi kapının eşiğin de durduğum bu eski ev bir zamanlar temiz, sıcak yemek kokusu, piyano notaları ile doluydu. Ah, bir de yine ben ve o.

Karanlık salonda ilerlerken ezbere bildiğim, gecelerimizi geçirdiğimiz ve ikimizin bir birmize bir çok kez ait olduğumuz odama doğru adımladım. Fakat, o zamanlara nazaran kahkaha,heyecan ve sabırsızlık yerine yüzümde bir utanç, pişmanlık, özlem ile. Bunca zaman sonrasında buraya geri döndüm, gözlerim de yaşlar, o zamanlar öperek iyileştirdiği kalbimi tekrar paramparça bir halde alıp geri döndüm ona, evime.

Titreyen elim kirli kapı koluna uzanırken boğazımdan kaçan hıçkırıklar eşliğinde gıcırtılı kapıyı açtım. Diğer odalara nazaran onu terk ettiğim gün gibi, her şey aynı sanki ben gidince bile bana ait bırakılmış gibi...

Açık dolap kapıları, yerde ki kırık askılıklar, dağınık yatak ve kırık çerçeve ile yırtılmış fotoğraflarımız.
Onu bıraktığım gün sanki şimdi ki an gibi, o da aynı yerin de yatak ucuna oturmuş, bir şeyler dememi bekliyor gibiydi.

Kuruyan boğazım, sıklaşan nefesim ile içeri adımladım korkarak, kim cesaret edebilirdi ki?

"Y-yoongi..."

Elinde ki çakmağı çakıp söndürüyor, derin nefesler ile bakışlarını dikdiği noktada sabitliğini koruyordu.

"Döndün."

Başımı salladım. O, haklıydı. Ben pişmandım, kırık ve yıkıktım.

"Sana geri döneceğini söylemiştim."

Sıklaşan nefesimle korkak adımlarımı attım. Yaklaştığım her santim için şiddetini arttıran ağlamam ve gözyaşlarım önümü kapatıyordu.
Sonunda ulaştığım bedenin önünde diz çöktüm. Ellerimi dizlerine yaslayıp başımı eğdim, ağladım. Tüm yılların acısını, özlemini, pişmanlığını akıttım. Fakat Tanrı beni asla affetmeyeceğini anlatmak ister gibi daha da derine batmamı sağlıyor, düşünsem asla hatırlamayacağım anıları bile hatırlatıyordu bana.

"Sana söylemiştim..."

Buz gibi soğuk sesi, ve özlediğim o kibirli gülümsemesi bile... Özledim.

"Sana geri döneceğini ve ayaklarıma kapanacağını söylemiştim."

Şiddeti azalmayan gözyaşlarım arkasında bıraktığı utançla kaçıyordu benden. Gözyaşlarım bile kaçıyordu.

Kasvetli Hüzün ⋨ SopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin