Stardust

107 19 4
                                    

Her yıl, kış vakti ilk karın düştüğü gün, birbirlerine bağlı olan gençler, yaşlılar bir uçurumun kenarında toplanır ve ellerinde ki beyaz gül yapraklarını uçurumdan aşağı döker.

Onlar, bir efsaneye inanırlar ama bir o kadar da saçma olduğunu savunurlar. Bu, belki de imkânsızdı.

Zaten bu yüzden bir efsaneydi ya?

∆∆∆

Genç adam derin bir nefes alırken sevigilisinin arkasından yürümeye devam ediyordu. Nefesi kesilse dahi durmuyor, parmaklarının kenetli olduğu parmaklardan ayırmamak için devam ediyordu. Yorgunluktan ısınan bedeni, gün geçtikçe daha da çöküyordu. Terden dolayı alnına yapılan saç tellerini kolu ile geriye iterken, önünde heyecan ile yürüyen bedene bakıp gülümsedi. Neşeli kahkahalarına ek hiç anlaşılmıyordu anlattıkları ama YoonGi onun sadece sesine odaklanıyordu. Her zaman geldikleri bu uçurum bu kez ona çok uzak gelmişti, kalbi ağzında atarken yutkundu. Önünde ki beden kafasını bir anlığına arkasına çevirdiğinde toparlanıp gülümsedi.

"İyice yaşlandın YoonGi, yaşlı bir adamla evleneceğimi düşünmezdim."

Sevgilisi kendi söylediklerine kahkaha atarken o, gülümsedi. Gözleri bir anlığına durgunlaştı, kahkahaları kısılırken dudaklarında mütevazı bir gülümseme takılı kaldı.

"O halde bizim için sonsuza dek genç kal."

Önde yürüyen sevgilisinin duymasını istemedi, fısıltısı rüzgârâ karışıp gitmişti.

Sonunda ulaştıkları uçurum kenarında, her seferinde altına oturdukları yaşlı ağacın yanına gittiler. Hiç farkı yoktu, YoonGi oturdu, Hoseok bacaklarına uzandı ve yıldızları izlemek için kafalarını yukarıya kaldırdılar.

Hoseok heyecanla bir şeyler anlatırken YoonGi onu dinlemiyordu, bu kez... İlk kez dinleyemiyordu. Kafası doluydu. Zamanı az ama yaşamak istediği şeyler çok fazlaydı.

Ellerini sevgilisinin saçlarına daldırıp tutamlarını parmaklarının arasına aldı. Her telini hissetmek için sakince okşadı, muhtemelen son vakitleriydi ve YoonGi son ana kadar saklamaya yeminliydi. Ona kızacaktı küçük sevgilisi, ondan nefret edecekti ama onu sevmeye devam edecekti.

YoonGi, son günlerinde göz yaşlarına tanık olmak istemiyordu. Derin nefesler alırken dolan gözlerine hakim olamadı, bir damla aktı ve sevdiğinin saçlarına düştü. Yağmur damlasından bile kıskandığı saçları bu gece göz yaşları ile ıslandı. Boğazına oturan yumruyu yutkunmaya çalışsa da olmadı, bakışlarını gök yüzüne çevirdi ve fısıldadı:

"Lütfen, sen hep genç kal. İkimiz için genç kal."

-1 yıl sonra-

Hoseok, elinde iki alyans ve yanında ki kavanoz ile boş bakışlarını gök yüzüne kitlemişti. Kurumuş göz yaşları yanaklarının gergin durmasına sebep olurken burnundan aldığı nefes genzini yaktı. Gözleri tekrar dolduğunda ayağı kalktı ve üzerinde ki takımı temizledi. Acizdi, sendeledi ama bu kez onu tutan biri yoktu "dikkat et, düşeceksin" diye uyaran o ses yoktu.

Bakışları tekrar gök yüzüne kitlenirken yutkundu. Dudaklarını yalayıp ağzını açtığında kaçan hıçkırığa engel olamadı ama susmadı:

"Sana çok sinirliyim... Yatmadan önce hep dua ederdim. Akıllı bir çocuktum ve hep paylaşmayı sevdim. Hayvanlara iyi davrandım yaşlılara yardım ettim... Beni sevdiğini düşündüm, bana onu verdiğinde beni sevdiğini düşündüm! S-sen-"

Elinin tersi ile yüzünü sildi ama yaşlar asla durmak bilmedi.

"Sen benden ailemi aldın ama sonra bana onu verdin. Belki de bir... Bir dengedir diye düşündüm. Birini alır Tanrı, birini verir."

Dizleri onu taşıyamadığında yere çöktü Hoseok, hıçkırıkları ile başını yere koydu.

"T-tanrım... Çok yalnızım. Onsuz çok yalnızım."

İçtenlikle ağlayan fani, bir an olsun Tanrıyı pişman edebilmiş miydi bilinmez ama evren Hoseok ağlarken onu yalnız bırakmıyor, onunla birlikte ağlıyordu.

Hıçkırıkları göğe ulaştı, Jung Hoseok o kadar temiz bir kalbe sahipti ki, Tanrı kuluna dayanma gücü verdi.

Gece geç saatlere yakın, gece yarısına dakikalar kâlâ ayağı kalktı Hoseok, darmadağın bir halde ve ayakta durmakta zorlanan bedenini dik tutmaya çalıştı, yeminliydi sevgilisi için çünkü ona söz verdi.
Sevgilisinin son isteğini yerine getirmek adına...

Son günlerine ne kadar saklamıştı YoonGi, saklayabildiği kadar saklamıştı hastalığını sevdiğinden. Son günlerini kahkahaları ile geçirmek istedi ve sevgilisine bir şey söylememeye yemin etmişti.

Hoseok, yanında duran kavanozu eline aldı. Sevdiği adamın külleri ebediyete kavuşmak için beklerken Hoseok durmak bilmeyen göz yaşlarına yenilerini ekledi.

Tanrı onu izliyordu. Ve tam o anda bir muciye doğdu yıldızlardan, evren bunu kabulleneme. YoonGi nin dileği yankılandı evrende, Hoseokun göz yaşları parladı yıldızlara ve evren bu iki aşığın önünde hayrete düştü.

Hoseok kavanozun kapağını açıp gözlerini kapattı.

"Git sevgilim, git ve beni olduğun yerde bekle."

Küller uçurumdan aşağı dökülürken Hoseok bir dilek tuttu. Tanrı yarattığı kuluna hayret etti ve o dileği kabul etti. Dökülen küllerin ardından güçlü bir rüzgar çıktı, küller yere değil gök yüzüne uçtu. Yıldızlar, yıldız tozları ile sardı külleri ve dünyaya saçıldı her bir kül tanesi...

Bu aşk o kadar güçlüydü ki YoonGi'nin her tanesi işlenmişti. O günden sonra her bir kül tanesi ebediyete kadar birbirine ait olan aşıkların üstüne düşecekti, yıldız tozları ile kutsanacaklardı. Sadece gerçek aşklar bu taneler ile kutsanacaktı.

∆∆∆

O günden sonra yüz yıllar geçse dahi, gerçek aşıklar bu uçurumda buluşacaklardı ve YoonGi her bir tanesi ile onları kutsayacaktı.

Efsane, devam etti. Hoseok'a ne olduğu bilinmedi, belki de o da bir yıldız oldu ve sevgilisinin yanına uçtu.

Noktasına kadar adıyorum sana tüm yazdıklarımın baş kahramanı dysani4

Kasvetli Hüzün ⋨ SopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin