---------
"Her gece, uykuya dalınca, ölüyorum. Ve her sabah, uyandığımda, yeniden doğuyorum."
---------
Bölüm 1| Orman
"Hadi ama çok eğlenceli olacak. Austin de orada olacak." dedi Ellie. Hiç istemiyordum ama ısrarcı tavrına bir son vermek için kabul ettim. Ormana kamp yapmaya gitmek istiyordu. Kamp gibi şeyleri sevmediğimden ne kadar hayır desem de, beni dinlemeyip gelmemde ısrar ediyordu.
"Tamam, tamam. Geleceğim Ellie." diyerek kalktım. Odama çıkarken, "Jess teşekkürler. Bu süper olacak!" diyerek bağırıyordu deli. En sonunda inadımı bir kenara bırakarak kabul etmem, onu sevindirmişti. Ne de olsa günlerdir peşimde dolanıyor ve bu kamp olayını tekrarlıyordu sürekli.
Ellie'nin evinde, iki kız küçük bir pijama partisi yapmıştık. Pijama partisinden kastım, film izlemek ve bir şeyler atıştırmaktı. Genellikle bunu hep yaptığımız için onun evinde hep bir yerim bulunurdu. Bu sefer ailesi burada olmadığı için gelmiştim. Ailesi beni tanır, severdi. Bu kez Elly yalnız kalmasın diye onlar rica etmiş, ben ise kabul etmiştim.
Uyumak için pijamalarımı giydiğim gibi yatağa girdim ve yarın için derin bir uykuya daldım. Orman da hayatta kalmam için enerjimin tam olması gerekiyordu, öyle değil mi ama? Bir şey olmayacağını umarak, gözlerimi yumdum.
.....
"Jess ben korkuyorum..." diyerek sızlanıyordu, buraya gelmeyi sabırsızlıkla bekleyen, aptal Ellie.
Elly, ben ve sınıfından birkaç arkadaşı ormana gelmiş, çadırları kurup ateş yakmıştık. Sınıfından kişiler dediğim, üç erkekten oluşuyordu. Austin ve adını sürekli unuttuğum iki çocuk. Biraz konuşma ve atıştırmadan sonra Ellie ortaya bi fikir attı. Kazanamayanlar ormanda sessiz bi' gezintiye çıkıyordu ve gördüğünüz gibi o kaybeden taraf bizdik. Salak saçma bi' oyun yüzünden, ıssız ve kapkaranlık bir ormanda sadece ikimiz kalmıştık. Üstelik ben oynamam dememe rağmen.
Ellie bana biraz daha yakınlaşarak koluma sıkıca sarıldı. Gözlerini iri iri açmış etrafı tarıyor ve kapkaranlık ormanda bir ışık veya çıkış yolu arıyordu. Korkudan dudaklarını kemiriyor, arada bana sızlanıyordu. Korkusu metreler öteden gözüktüğüne eminim.
Elimdeki telefonun ışığı, Ay'ın ışığı olmasına rağmen, yürüdüğümüz yolu aydınlatıyordu. Ay'ın süzülen ışığı ağaçlara çarparak hoş bir görüntü yaratıyordu. Ay'ın muazzam ışığı sayesinde, az boz yolu görmemize rağmen, telefon ışığı olmasa takılıp düşerdik kesinlikle.
Benim de ondan arta kalır bir yanım yoktu. Ellerim tütrediğinden dolayı, telefonu doğru düzgün tutamıyordum. Elly'e bir kene gibi yapışmış, onu da kaybetmekten korkuyordum. Aynı şekilde korku içinde bu karanlık ormanda çıkış yolu arıyorduk. En azından çocukları bulsak yeterdi.
Yerimiz de durmak yerine, Ellie yüzünden, bu ormandan yürüyerek çıkmaya çalışıyorduk. Çıkamayacağımız ne kadar belli olsada, bir umut hareket halinde olmak ona iyi geliyordu.
Sık sık ağaçlar vardı, dışarıdan baksan kimseyi göremezdin. Hafif esintiden dolayı canlanan yaprakların sesi, ortamdaki en rahatlatıcı seslerden biriydi. Karanlık olduğu halde korkutucu olan orman, vahşi hayvan tehlikesine karşın daha bir korkutucuydu. Her yürüdüğümüz de yerdeki dallar çatırdıyor, bizim korkmamıza sebebiyet veriyordu. Baykuş sesleri vardı etrafta. Bu beni az da olsa sakinleştiren bir şeydi. Daha türlü türlü hayvanın sesleri ise birbirine karışmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kızıl Çağ
VampirosKızıl Çağ yeniden yaşanıyordu. İki taraf birbiriyle ölümüne dövüşürken, tek ortada kalan bendim. Hangi tarafı seçeceğim ya da hangi taraf beni kabul edecek bilmeksizin buradaydım. Ben ne insan öldürebilirdim ne de vampirlere katılabilirdim. Bi katli...