AİLE YEMEĞİ

106 2 0
                                    

18 yaşındayım. Adım Gece. 14 yaşıma kadar bir yetimhanede kaldım. Ta ki o güne kadar Eymen Taş ve eşi Aybüke Taş kızları Dünya ya arkadaş olmam için beni evlat edindi. Şimdiye kadar hiç arkadaşım olmadı. Bir çok kişi benle arkadaş olmaya çalıştı. Ama ben onları kendimden uzaklaştırdım. Bilmiyorum bir çok insan benim durumumda hatta daha kötü durumdalar ama hepsinin hayatında bir güzellik var. Benimse hayatımdaki tek bir güzelliğim yok, yaşamak için tek nedenim mucizeler.Bir gün bir mucize olmasını ve hayatımın değişmesini bekliyorum.

Bu sabahta diğerleri gibiydi gece hiç uyumamıştım bir saatlik uykuyla duruyordum. Sonunda çalar saat çaldı ve berbat bir dönem daha başladı. Yataktan kalkıp üstüme formalarımı giydim. Aşağıya indiğimde Taş ailesi masanın başına geçmişti bile. Masada yerime oturduktan sonra herkes yemeğine başladı. Bir süre sonra baba Taş konuşmaya başladı ona baba demek içimden gelmiyor. Ama dışarıya mutlu aile tablosu çizmek için demek zorundayım. Eymen Taş' ın Dünya'ya uyarı konuşması bittiğinde bana dönüp "Gece seninde notların çok kötü bu sene düzeltmeni istiyorum" dedi. "Peki baba" dedim. Zaten bir süre sonra kahvaltı bitti. Bir şey demeden ayakkabılarımı ve ceketimi giydim. Dünya ve babamı beklemeye başladım. Geldiklerinde arabaya doğru ilerledim. Arabaya bindiğimizde babam "Akşam aile yemeği var. Bütün aile bizde olacak" dedi. Evet bu akşam yine bütün aile bizde olacak, herkes kendi ailesini övecek, benim hakkımda kötü şeyler konuşulacak, iğrenç yemekler yenilecek. Bu saçmalığın TAŞ ailesinin bağlarını güçlendirdiğini söylüyorlar ama aksine olan bağlarıda koparıyor.

Araba okulun önünde durur durmaz arabadan indim.Dışarıda yağmur çiseliyordu rüzgar kısa sarı saçlarımı dağıtıyordu. Soğuğu, rüzgarın tenime işlemesini ve saçlarımı dağıtmasını severdim. Okulun bahçesine girdiğimde kimse bahçede değildi. Bu benim için iyi bir şeydi sabah sabah onların iğrenerek bakan bakışlarını çekemezdim. İnsanlar beni kendi kendine depresyona giren bir ergen olarak görüyordu onlarada hak veriyordum. Taş ailesi dışında kimse gerçekleri bilmiyordu.

Sınıfa girdiğimde gözüm boş bir yer aradı.Sadece Can'ın yanı boştu. Sıranın yanına geldiğimde Can'dan izin almadan yanına oturdum. Can tam bir şey söyleyecekken hoca sınıfa girdi ilk dersimiz İngilizceydi her zamanki gibi dersi uyuyarak geçirdim. Tenfüs zili çaldığında uyandım ama kafamı sıradan kaldırmadım. Bir kaç dakika sonra biri beni dürttü kafamı kaldırdım ve karşımda Dünya'yı gördüm ona boş gözlerle bakarken "Öğle arası alış verişe çıkıyoruz babam öyle söyledi" dedi ve ardından gitti. Bu kızı anlamıyordum Taş ailesinin yanında farklıydı, benim yanımda farklıydı. Masum görüntüsünün aksine hiçte masum olmayan bir kalbi vardı.

Dört dersi daha uyuyarak geçirdikten sonra zil çaldı. Dışarı çıktığımda Dünya kapının önünde bekliyordu yanına gittiğimde "Babamın işi çıkmış bu yüzden kendimiz gideceğiz" dedi "Neyle gideceğiz" dedim ifadesiz bir sesle "Birazdan şöför gelir" dedi. Cevap vermedim zaten bir kaç dakika sonra şöför geldi. Araba AVM'nin önünde durdu. Bir mağzaya girdiğimizde gözüme siyah, kısa bir elbise battı elime aldım ve kabinlere doğru yürüdüm. Elbise dizimin üç parmak üstündeydi güzel gözüküyordu ama gözlerimi yüzüme çevirdiğimde iğrenç bir görüntü ile karşılaştım. Gözümün altları uykusuzluktan morarmış, saçlarım darmadağın olmuştu görüntüme bakmayı bırakıp. Üstümdeki elbiseyi çıkardım. Kasada elbisenin parasını ödedikten sonra Dünya'yı aradım ilerideki ayakkabıcıda olduğunu söyledi. Ayakkabıcıdanda siyah hafif topuklu bir bot aldıktan sonra AVM 'den çıktım.Bir kaç dakika sonra Dünya'da çıktı.Şöför bizi tekrar okula bıraktı.

Son derslerde bittikten sonra çıkış zili çaldı. Eymen Taş'ın arabası kapının önünde bekliyordu. Arabaya bindiğimde bir kaç saniye sonra Dünya'da bindi.Babam gerçek bir baba gibi davranarak "Gününüz nasıl geçti?" diye sordu umursamaz bir tavırla "İyi" dedim Dünya'da aynı şekilde cevap verdi.

Eve geldiğimizde direk odama geçtim. Aldığım kıyafetler yatağımın üzerinde duruyordu giyindikten sonra büyük bir uğraş sonunda makyajımı yaptım. Aşağıya indiğimde Eymen Taş, Aybüke Taş, Dünya Taş tüm asillikleriyle karşımdaydılar. Dünya beyaz, dizinin bir karış üstünde biten, straplez elbise giymişti elbisesini beyaz topuklu ayakkabıları tamamlıyordu.Bu kıyafetlerle periye benziyordu. Aybüke Taş ise krem rengi dar bir elbise giymişti o da Dünya kadar olmasada güzel görünüyordu. Eymen Taş ise siyah bir takım elbise giymişti hiç olmadığı kadar asil gözüküyordu. Taş ailesi her şeyiyle birbirini tamamlıyordu. Acaba benim ailemde böylemiydi. Dünya gibi anneme mi benziyordum yoksa babama mı. Başka kardeşim var mıydı acaba. Bu düşünceler gözlerimin yanmasına sebep oldu. Yavaşça yanlarına gittim. Küçük hazırlıklarıda tamamladıktan sonra gelecek olan Taş ailesini bekledik. Yaklaşık bir saat sonra dedem Erdem Taş ve babaannem Emine Taş geldi. Hemen ardından amacam Ertekin Taş, eşi Gökçe Taş ve çocukları Görkem Taş'da geldi. İçeride sıkıldığımdan dolayı biraz balkona çıktım. Hiçbir zaman aklımdan çıkmayan tek bir soru vardı AİLEM ŞU AN NE YAPIYOR? bu sorunun cevabını bilmesemde beynim sürekli bu soruyu düşünüyordu ama bu gün başkaydı beynim bu soruyu daha çok sormaya başlamıştı.

Yeterince hava aldığımı düşünerek balkondan çıktım. Salona yaklaştığımda konuşmalarda adımın geçtiğini duydum ve durdum. Erdem Taş Eymen Taş'a "Eğer Gece'yi bu evden yollamazsan Taş ailesinden sayılmazsınız ve bütün mirası Ertekin ve ailesine bırakırım" dedi Eymen Taş ise hiç beklemeden "Gece yarın bu evden gidecek" dedi. Bu sözü duyduktan sonra içim ağlama isteğiyle dolup taştı. Taş ailesini sevmiyordum ama bunca zamana kadar onlarla birlikteydim. Ne olursa olsun onlar benim ailem sayılırdı ben onlardan bu şekilde vazgeçmezdim. Konuşma bittiğinde odama çıktım ve altıma siyah bir tayt, üstüme siyah düz bir tişört giydim. Son olarak ceketimi ve ayakkabılarımıda giydim. Cebime bir miktar para ve telefonumu koydum. Buradan gitmem gerekiyordu Eymen Taş'ın beni kovarkenki yüz ifadesini görmeden kaçmam lazımdı. Mutfaktaki balkondan atladığım andan itibaren son hızla koşmaya başladım neden koşuyordum onu da bilmiyordum. Evden uzaklaştığımdan emin olduğumda yavaşlayıp ara sokaklardan birine girdim.

Sokakta sarhoş oldukları çok belli olan bir grup vardı. Gruptan sarı saçlı bir çocuk üzerime gelmeye başladı diğerleride gülerek onu izliyorlardı. Adam bana daha çok yakınlaştığında ne yapacağını yeni anlamıştım ne yapmam gerektiğini düşünürken adam bana dahada çok yaklaştı. Ani bir kararla adamın aletine tekme attım ve kaçmaya başladım. Arkama baktığımda adam geliyordu bir süre sonra bana yetişti. Beni köşeye sıkıştırdığında elindeki bıçağı yeni farketmiştim sesizce "Küçük kız için ölüm vakti" dedi. Kaybedecek neyim var? Ne bir ailem ne bir arkadaşım var. Ölümse ölüm diye içimden kendimi tesselli ediyordum. Adam o sırada bıçağı boynuma bastırdığında gözlerimi sıkıca kapatıp çığlık attım. Gözlerimi açtığımda.

Bir çocuk bana bıçak çeken çocuğu yumrukluyordu. Şaşkınlıkla gözlerim büyürken olanları izliyordum. Çocuk bir süre sonra yanıma gelip "İyi misin?" diye sordu sesi ifadesizdi "Oradan kötü gibimi duruyorum" dedim umursamaz bir sesle "Boynun kanıyor" dedi. Elimi boynuma götürdüğümde kırmızı sıvı elime bulaştı. Omuz silkip "Bundan sanane" dedim "Çok kanıyor" dedi "Ha bir de bana can borcun var ne dersem yapman gerek" diye ekledi "Yapmazsam ne yaparsın" dedim. Gerçekten beni hiç tanımayan biri ne yapabilirdi ki? "Hmmm" dedi düşünüyormuş gibi yaparak. "Senin evlatlık olduğunu basına söyler senin üstüne atarım. Bu durumda Erdem Taş'ın sana neler yapabileceğini sen düşün" dedi. Bunları nereden biliyordu,o kimdi. "Sen kimsin?" diye bağırdım. Gecenin sesizliğinde bir tek bizim sesimiz vardı. "Kıvanç Yılmaz'ın oğlu Aksel Yılmaz'ım" dedi. Benim aksime sakince. "Kıvanç Yılmaz kim?" dedim. Kıvanç Yılmaz kimdi? Benden ne istiyordu? "Şşş zamanı geldiğinde her şeyi öğreneceksin. Şimdi seni evine bırakacağım. Birine benden bahsedecek olursan seni öldürürüm, gerçek anlamda öldürürüm" dedi."Bir ben eve geri dönemem, iki senden kimseye bahsetmem, üç beni öldüremezsin" dedim. "Eve bırakma konusunda ciddi değildim ve ben kimseye acımam,öldürürüm. Şimdi bin arabaya" dedi. O kimdi hiç bir fikrim yoktu ama pek iyi birine benzemiyordu. Arabaya doğru ilerlemeye başladım ve yolcu koltuğuna geçtim. Neden beni yanında götürüyordu? , neden beni o adamın elinden kurtarmıştı?,Kıvanç Yılmaz kimdi?,beni nereden tanıyordu? Bilmiyordum. Yüzünden sadece bir duygu dışında hiçbir duygu okunmuyordu belki duygularını çok iyi sakladığı için belkide NEFRET duygusu çok yoğun olduğundandı.Ben düşüncelerle boğuşurken yavaş yavaş uykum geliyordu. Sonunda uykuya yenik düştüm.

Merhaba arkadaşlar ben Gülce Wattpad de yeniyim ben Simsiyah'ı çok keyif alarak yazıyorum umarım beğenmişsinizdir. Okuduğunuz için teşekkürler .MULTİ'de Dünya ve Gece var.

SimsiyahHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin