0.4

145 15 8
                                    

28 Aralık, 2020

Gözlerimi açtığımda burnuma tatlı, farklı bir koku geliyordu. Duraksadım, nerede olduğumu bile bilmiyordum. Yavaşça gözlerimi açtığımda vücudumdaki uyuşukluk da yavaştan gitmeye başlamıştı.

"Günaydın... Canım." Ne? Ne 'canım'ı? Dün yaşanılan şeyin gerçek olduğunu düşünmüyor, hiçbir şey olmadı olarak yazmıştım aklıma fakat anlaşılan her şey gerçekti.

İyice uyandığımdan emin olduğumda hafifçe yatakta kalkıp bir anda kendimi üstüne attım ve sımsıkı sarıldım. Kalbime sokasım geliyordu.

"Günaydın günaydın! Hadi kahvaltıya inelim hyung!" arkamdan geldiğini düşünerek kapıyı kapatıyordum ki odada kaldığını ve garipçe baktığını fark ettim.

"Ne oldu, iyi misin sen?"

"Hyung derken? Aşkım, canım, bebeğim kelimelerine ne oldu?" resmen ilk tribimi de yemiştim...

Yanına gidip yanaklarını avucuma aldım. Resmen şu an beni sinir edebilmek için dudağını büzmüş, yere bakıyordu.

"Şu an hocaları bekletiyor olmasaydık emin ol iyi şeyler olmazdı, hyung." gülümsedim ve elinden tutup odadan çıkardım. Bundan sonra böyle olacaktı, uzun süredir bu anı bekliyordum ve şimdi de başkalarının diyeceklerini umursayıp, bu güzel günlerimizi bozamayacaktım.

Aşağıya indiğimizde sadece birkaç öğretmen kalmış, rehberlik hocamız ile göz göze gelmiştim. Önce ikimize bakmış oradan da gözü ellerimize kaymıştı. Sanki dünyadaki en güzel şeyi görmüş gibi bakmış ve gülümsemişti. Hafif bir baş selamı verip masaya oturduk.

"Evet hayatım, bu birlikte yaptığımız ilk kahvaltı olacak. Sence ne yemeliyiz? Ne istiyorsun hepsini alayım sana." şaşırdım, ne isteyebilirdim ki onun haricinde?

"Çok teşekkür ederim, sen yanımda kal yeter. Ben başka bir şey istemem, bırak yemeğimiz de sade oluversin." beş dakika sonra hızlıca kalkmış ve tabaklarımızı doldurup gelmişti. Sadece bir gün içinde çok ani değişimleri oluyordu...

***

Yemeklerinizi yedikten sonra odamıza kısa süreli çıkmış, giyindikten sonra gezimize başlayacaktık. Hava yine yağacak gibiydi fakat boşuna gelmiş olmamak için formaliteden birkaç yer gezecektik.

Araştırdığım kadarıyla buralarda bir tarihi yapı vardı ve oraya gidiyorduk. Pek hoşlanmazdım bu tip ince ayrıntılı yerlerden çünkü aklımda tutamazdım. Benim bu tatili planlamamın tek nedeni Jimin hyu-, sevgilim ile birlikte zaman geçirebilmekti ve başarmıştım!

Onu buradan kaçırmak ve başbaşa vakit geçirmek istiyordum fakat görünüşe görebilir pek mümkün değildi. Daha geleli birkaç dakika olmuşken anında rehber anlatıma başlamıştı.

Şimdiden çok sıkılmıştım ve belli ki tek sıkılan ben değildim. O da aynı şekilde ofluyor, zamanın geçmesini bekliyordu...

Yavaşça yanına gidip kollarından çekiştirdim ve daha sessiz bir köşeye geçtik. "Gitmek ister misin? Parklara, kulelere ve daha birçok yere! Başbaşa kalalım istiyorum, seninle zaman geçirmek istiyorum... Anlıyor musun beni?"

Gülümsediğinde onu usulca kendime çektim ve kimse görmeden uzunca öptüm. Hiç kimseden korkum yoktu, elimden alacakları okul başkanlığı umrumda değildi. Ben sadece onu istiyordum.

"Odamızdayken bana 'şu an hocaları bekletiyor olmasaydık emin ol iyi şeyler olmazdı' demiştin ya, şimdi gidelim. Kimse bizi aramaz, sormaz. Hem o attığın büyük lafın içindeki ayrıntıları da öğrenmek istiyorum." yavaşça yaklaşıp bu sefer daha uzun ve sert olan bir öpücük bırakmıştı dudaklarıma.

Misletoe | kookminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin