Yağmurdan ıslanmış kıyafetlerim, soğumuş vücudum, etrafa anlamsız bakışlarım ve ayaklarımın beni nereye götürdüğünü bilmediğim bu dar sokakta ilerliyordum. Evime gitmeliydim. Ama hangi eve? Benim evim o idi. Onun kalbiydi benim evim. Şimdi ise onun olmadığı o ev bu dar sokaktan farksız. Acaba hâlâ kalbinde miyim? Beni saklıyor mu orada? Benim onu düşündüğüm gibi o da beni düşünüyor mu? Yaşadığımız anıları düşününce gözleri doluyor mu? Hayır, hayır saçmalama. O beni terketti. O sadece beni değil; hayallerimi, umudumu,kendime olan inancımı öldürdü. Bir insanı hem severken hem de nasıl nefret edileceğini öğretti bana. Özdemir Asaf'ın dediği gibi "Seni,sensiz de sevebiliyorum." Elimi kalbime götürdüm. "Burdasın ama dokunamıyorum." diye mırıldandım.