{TAMAMLANDI} İçinde bir anda yanmaya başlayan arzuya engel olamadı, onu söndürmek gibi bir niyeti de yoktu. Şu anda ta en derininde hissetmiş olduğu bu duyguya aşina değildi. Ne karısı ne de sarayın geri kalan cariyeleri onu bu kadar cezbetmemişti. Bir erkeğe ilk görüşte bu denli bir şehvet beslemesi normal miydi? Gördüğü güzelliğin bir ölçütü olan varlığın gözlerini ondan ayırdığı anda yok olacağından korktu. Göğsü inip kalkarken göz bebekleri genişledi. Kusursuz olan varlığa verilen ismi merak etti, ona dair her şeyi öğrenmek istedi. 26 yaşındaydı, 16 değil ancak şu an kanı delicesine hızlı kaynıyordu. Hiç böyle hissetmemişti, adeta tenini kavuran hisle boğazının kuruduğunu hissetti, ne kadar yutkunsa bile geçmedi. Kurumuş dudaklarını ıslatırken Seokmin'e çevirdi bakışlarını. "Adı ne?" Seungcheol, Seokmin'e dönerken sesindeki coşkuyu bastırmak için büyük bir çaba gösterdi. Sakin bir şekilde çıkan sesiyle hafifçe nefes aldı. Gözleri bir Seokmin bir de göldeki meleğin arasında gidip gelirken alt dudağını kemirdi. Seokmin, efendisinin bir az evvel baktığı yöne baktığında gördüğü kişiyle kaşları çatıldı. Onu tanıyordu. Efendisinin neden birdenbire ona göldeki kişiyi sorguladığını anlam verememişti. Efendisi normalde meraklı bir insan değildi, yavaşça kıstığı gözlerini ihtiyatla veliaht prense geri çevirdi. "Jeonghan," dedi yavaşça. "Yoon Jeonghan." Seungcheol'ün yüzü aydınlanırken hafifçe güldü ve yavaşça, kısık bir sesle tekrarladı. "Jeonghan."