29 Ekim 1923... Kurtuluş savaşının ardından, Mustafa Kemal Atatürk, küllerinden doğan bir devleti dünyaya ilan etti; Türkiye Cumhuriyeti... Savaşlardan çıkmış ve bitkin bir ülke hızlı büyüme ve gelişme yaşamaya başlaması kabul edilemezdi. Bu Osmanlı'nın eski gücüne döneceği anlamına gelebilirdi. Bunun mutlaka ve mutlaka önlenmesi gerekiyordu. Derin güçler oturup karar verdi. Alınan bu karar uygulamaya konacak ve Türkiye dizayn edilecekti. Bu işe Atatürk'ün öldürülmesi ile başlanacaktı. 1938 yılında Cumhuriyet'in kurucusu Gazi Mustafa Kemal'i öldürmeyi başarmışlardı bile. Zor geçen yıllardan sonra çok partili hayata geçişle birlikte iktidara gelen Demokrat Parti Genel Başkanı Adnan Menderes, 1958 yılında Irak, Pakistan ve İngiltere’nin katılımı ile Bağdat Pakti’ni oluşturdu. Yunanistan Başbakanı Karamanlis ile Kıbrıs’ta birleşik devletin niteliği konusunda 5 Şubat 1959 yılında anlaştı. Menderes çok kritik iki karar almıştı. Ancak bu durum bazı derin güçlerin hiç hoşuna gitmemişti. O gün menderes "Çok mutluyum" demişti. Ancak, son toplantı için Cenevre’ye giderken 17 Şubat 1959’da Londra yakınlarında uçağı düştü. Düşen uçaktan nasıl canlı çıktığını düşünürken bu olayın bir kaza olmadığını elbette biliyordu. Sağ kurtuluşunun ardından çok güvendiği yanındaki isme şu sözü fısıldamıştı bile: "Bağımsız ve güçlü bir ülke olmamızı istemiyorlar." Gizli güçler ise gerçekleştirdikleri bu çok önemli operasyonun başarısızlığına üzülüp durdular. "Tabi ki vaz geçmeyeceğiz" diye hep birlikte karar bile aldılar. Menderes'in ölmesi çoktan kararlaştırılmıştı bile... Hiç vazgeçmedikleri 1961 yılında anlaşılacaktı. 27 Mayıs 1961'de 38 yaşındaki genç Türkiye Cumhuriyetinde Askerler darbe yapmıştı. Aslında darbe yaptırılmıştı. Çünkü buna zemin hazırlayan derin güçler aynen yazdıkla