bugüne dün sabah uyanmıştı
koynunda acımasız yalanlarla
aslında gözünü açtığında
korkmadı yalnızlıktan
yalanlardan korktuğu kadar
bütün ipler birbirine bağlanıyordu gerçekte
o'nu zaten
gerçekler yalanlara
yalanlar yalnızlığa
yalnızlığı da hüzünlere bağlamıştı...
yarınlarını dünde yaşamaya alışıktı
yavaş yol almayı seven suskun yüreği...
sonra birden,
acımasız bir aşk çaldı, yüreğinin keşfedilmemiş kapısını
bu o'nu coşturdu
yavaş yol almaya alışık yüreği
başladı dolu dizgin koşmaya...
çabuk gem vurdular ama, birden devrildi...
ayılmadan gerçeklere, yalan rüyalar geçti göz önünden
sadık dost çıkageldi sonra...
yalnızlığı idi o...
yalnız bırakmadı o'nu.
kucakladı narin bir şekilde
yavaşça incitmeden
hüzünlerin kucağına bıraktı o'nu
sessiz, alışık, başkaldırmadan...
hatta belki şaşkınlıktan
rahattı hüznün kucağında
ve sadık dost yanı başındaydı
sırt çevirmemişti o'na
diğer tüm gerçeklerden öte...
bu sabah,
geniş hüzün yatağında
koynunda yalnızlığı ile uyandı
ve daha sıkı sarıldı...