gri tonlarda kaybolmuştu her şey, beyazın masumiyetini unuttuğumuz düşlerimizde. sur'un üflenmesini bekleyen bir suçlu gibi, kapattık yolları ölüm meleklerine. gittikçe uzadı ve kanattı yaralarımızı, hayallerimizden yankılanan ışığın keskin hızı. geçmişe kapanan kapılar, kara bulutlar altında sürüklenen rüzgara dost oldu, aldı içeri tüm kayıplarımızı. simsiyah olmuş bir gelincik tarlasında, kalakaldık fırtınadan sağ çıkan umutlarımızla; unutmak istedikçe al al oldu hüzünlerimiz, kararmış sevinçlerimizin gölgeleri arasında. ve tüm dalgalar susup da vurduğumuz zaman kıyıya, kumdan bir kale misali dağılıverdik martı çığlıklarıyla. incisini korumaya çalışan bir istiridyenin ürkekliğiyle sarıp sarmaladık bütün iyi niyetlerimizi, kalpleri çiçek kokanların o güzel hatrına.