3.0 ~bitmek bilmeyen gün~

495 68 50
                                    


"Kalbime hoşgeldin Mijoo."

Mijoo put gibi dikilirken Jimin, yaptığı sürprizin Mijoo'yu böylesine şoka uğrattığını anlayabiliyordu. Ayrıca o küçük Jimin'in repliğini -evine hoşgeldin- değiştirerek kelime oyunu yapmasının da çok zekice olduğunu düşünüyordu.

Mijoo, yavaş adımlarla Jimin'e yaklaşınca kendinden emin bakışlarla onu izledi.

Kesinlikle çok beğenmiş olmalıydı.

Mijoo biraz daha yaklaştı ve tam önünde durdu.

"SEN HAYATIMDA GÖRDÜĞÜM EN GERİZEKALI İNSANSIN. TEK HÜCRELİ AMİP ÖGLENASI!"

Fakat Jimin, Mijoo'nun o yavaş adımlarla gelişinin dayak yiyeceği için olduğunu tahmin etmemişti.

Dünyanın yarısını fetheden 150 santim uzunluğundaki Büyük İskender kadar boyu olan -belki biraz daha uzundu?- bu kızdan ciddi ciddi dayak yiyordu ve engel de olamıyordu. Küçük olmasına karşın eli ağırdı. Bir buçuklar böyle olsa gerek diye düşünürken karnına yediği darbeyle iki büklüm oldu ve yere çömelmek zorunda kaldı.

"Nesin sen Candy Crush oynayan +40 yaş üstü falan mı? Anlamıyorum yani ne bu tavırlar? Kaç yaşındayız, 13? SEN YÜZÜME BİLE BAKMAZKEN BEN NELER DÜŞÜNDÜM BİLİYOR MUSUN?" Kulağının dibinde bağıran Mijoo ile karnının ağrısı yavaşça geçmeye başlarken yüzüne baktı. Ağaca yaslanırken üşüdüğünü hissediyordu ki bu gayet normaldi çünkü kara kıç üstü oturuyordu.

Yerden kalkıp küçük çaplı boks maçının ardından bağırmasıyla nefes nefese kalmış vaziyetteki Mijoo'ya yine de gülümseyerek baktı.

"Yine pişkin pişkin gülüyor ya! Aloo, kime diyorum? Altıma sıçtım diyorum, günüm zehir gibi geçti diyorum." Jimin duyduklarıyla üzülse de sadece iki saniye sürmüştü.

"Ha sende böyle yan etkiler bırakıyorum yani." Eğilerek yüzünü Mijoo'nun yüzünün hizasına getirince gözlerinin içine baktı.

Mijoo duyduklarıyla laf çakacaktı, eğer yüz yüze olmasalardı.

"Ne?" Ağzından istemsiz çıkan kelimeyle Jimin'in melodi gibi gelen kahkahasını duydu. Başını iki yana salayıp geri çekildi. Aptal gibi hissediyordu.

"Sıçtığımın gezisine bak sen karabasan gibi çöktü başıma bi bitmek bilmedi, bu ne ya? Daha neleri göreceğim ben?" Mijoo sinirle söylenirken Jimin hemen yanında bitti. "Ya öyle deme şimdi daha buradayız." Mijoo, yanına aniden gelen bedenle irkildi ardından sabır dilenmeye başladı.

"Hem o kadar hazırlık yaptık, yemeğe bile gitmedik ve sen neler yapıyorsun!" Mijoo, kaşlarını kaldırıp inanmayan bakışlarını yolladı. "Ufak at da civcivler yesin. Mina'nın tabak tabak etleri nasıl aşırdığını gördüm. Fakat o an aklım başka yerde olduğundan üstünde durmamıştım. Meğer sizeymiş," dedi ağacın bir kenarındaki boş kaseleri gösterirken. Jimin, suç üstünde yakalanmış gibi şirince gülümsemeye çalıştı.

"Ya tamam en haklı başkumandan mareşal kung fu cumhurbaşkanı başbakan sensin tamam gözünü seveyim gel bir oturalım, konuşalım! Adamca konuşalım, kadınca, erkekçe, insanca, Almanca konuşalım!" Mijoo'nun kolundan tutarak sözünü tamamladığında Mijoo ona engel olmadı ve birlikte önceden hazırlanmış sergiye oturdular.

Karşılaştıkları ilk anda verdiği tepkilere nazaran şimdi daha sakin hissediyordu kendini Mijoo. Arkadaşlarının haklı çıkıp hiçbir sorunlarının olmamasına mı sevinseydi, aralarındaki hislerin farkında olmalarına mı heyecanlansaydı bilemiyordu.

Artık neredeyse kararmış havayla karşılıklı oturuyorlardı. İkisi de birbirlerine ne diyeceğini bilmiyordu. Nasıl söze başlamalılardı, hiçbir fikirleri yoktu.

agreed? agreed. ↬ park jimin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin