otomatın içine birkaç sent yolladı ve beklemeye başladı uzun olan. kızıl saçlı, havanın kararması ve soğumasından dolayı hem korkuyor hem de üşüyordu. üzerindeki ince tişörte daha da sarıldı, soğumaya başlayan burnunu hissetmiyordu neredeyse.
"hâlâ çocuk gibisin tae. bu havada incecik şeyler giyme fikri aklına nereden geldi."
utançla yüzünü daha da gömdü tişörtüne taehyun. "abim çamaşırları yıkamayı unutmuş."
otomattan aldığı vişneli kolayı küçük olana uzattı kai. şu an taehyun minik bir bebek gibi görünüyordu. onun hevesle kolayı içmesine gülümsedi ve üzerindeki kırmızı oduncu gömleğini çıkarttı. nazik olmaya özen göstererek taehyun'a giydirdi.
"hey ne yapıyorsun? sen üşüyeceksin." ağzındaki pipet yüzünden sesi komik çıkmıştı, kai'ın kıvrılan dudakları bunu kanıtlıyordu. fakat çok uzun sürmedi bu, patlak dudak acısını belli etmişti. yine de serin bir akşamı burada taehyun'la geçirdiği için hayata minnettardı.
"bir şey olmaz bana." içindeki kısa kollu siyah tişörtü gösterdi. "hem benim bünyem seninki kadar zayıf değil."
taehyun sinirle dudaklarını büzdü. "benim bünyem zayıf değil."
kai kendi gömleği içinde minicik kalan bedeni mutlulukla süzdü. "zayıf, taehyun. hatta senin her şeyin zayıf."
elini yok denecek kadar ince bele attı. taehyun hızla ondan uzaklaştı, bu oğlan kesinlikle hormonları için iyi değildi. "d-dalga geçme benimle."
"dalga geçmiyorum ki." ellerini parlayan saçlarına attı ve saatler önce taehyun'un naifçe okşadığı tutamları sertçe karıştırdı. küçük olan triple önden yürümeye başlayınca kahkaha attı ve adımlarını hızlandırarak ona yetişti. arkasından sıkıca kollarını doladı ve dudaklarını ensesine değdirdi. kolları altındaki bedenin donup kaldığının farkındaydı, kendisinin de ondan farkı yoktu.
yine de kendini ilk toplayan o oldu, kollarını gevşetip sıcaklayan bedenden ayrıldı ve boğuk sesiyle mırıldandı. "taehyung hyung sinirlenmeden seni eve bıraksam iyi olacak."
yol sessiz geçti, ikisinin de yok saymaya çalıştığı çekim aşikar olarak ortadaydı. taehyun kolası bitmesine rağmen hala içine çektiği için kulak tırmalayan bir ses çıkartıyordu. başı ağrımaya başlayan kai nefesini verdi ve taehyun'un elindeki kola kutusunu kavradı. yavaşça geri çektiğinde pipetin ucundaki birkaç damla taehyun'un dudağından çenesine şekerli bir yol çizmeye başlamıştı.
uzun olan bir an her şeyi boş verdi ve baş parmağıyla o şekerli yolu temizledi. kızıl olanınsa yanaklarının rengi saçlarının rengine meydan okumaya karar vermişti. kai'ın gözleri parlayan dudaklara odaklanmıştı, şu an onları öpmek istemesi normal miydi?
usulca titreyen dudaklara yaklaştı, küçük olan heyecandan bayılabilirdi.
fakat kai, öpmedi. sadece dudaklarını diğerinin sıcak pembe elmacık kemiklerine değdirdi, ardından geri çekilip onun ellerini kavradı.
onu evine götürüp kapıda abisine bırakana kadar ellerini ayırmadı.
taehyun abisinin yanına gittiğindeyse, bu koca dünyada yapayalnızdı. alkolik babasının edeceği lafları umursamamaya çalışarak adımlarını sözde evinin yoluna yönlendirdi, oysa sabahtan beri gerçek evindeydi.
taehyun'un gülüşü ona acıyan dudaklarını, sızlayan avuçlarını ve soğuktan kaskatı kesilmiş kollarını unutturuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
parents, tyunning ✓
Fanfictionbabam başıma silah dayadı ve "bir erkeği öpersen seni öldürürüm." dedi. onu kulübeye kilitledim ve en yakın arkadaşımı becerdim. minific, düzyazı ©rozeixs | 25.12.2020