If I had a chance I never let you go.
Sonbaharın bitişi, kışın gelişi üzerine Seattle karla kaplanmıştı daha şimdiden. Junmyeon sevgilisinin elini kendi cebine yerleştirmişti ellerini ayırmadan.
"O gece, senin yanına gelecektim. Ama sen beklemeden, öylece çıkıp gitmiştin."
Sehun başını salladı ve sevgilisinin kahverengi saçları arasına yer edinen kar tanelerinin düşmesi için saçlarını karıştırdı. Kısa olan ona gülümsemekle yetinirken derin bir nefes aldı.
"O kadar güzeldin ki Sehun.."
Junmyeon'un gülüşü Sehun'un içini ısıtırken evlerinin önüne geldiklerini henüz fark etmişti.
İçeri girmeleriyle birlikte Junmyeon sevgilisinin ellerini elleri arasına aldı ve dudaklarını ellerine yaklaştırdı. Sehun'un elleri çok çabuk üşürdü, ısıtmak da sevgilisine kalıyordu haliyle.
"Daha iyi misin sevgilim?"
Junmyeon Sehun'un parmak uçlarını ara ara öpüyor, sıcak nefesini üflüyordu. Sarı saçlı olan başını salladı ve teşekkür amaçlı öptü sevgilisinin büzdüğü dudaklarını.
"Sıcak çikolata yapacağım, üstünü değiştirip gel."
Sehun karşı çıkmadı, mızmızlanmadı birçok zaman yaptığı gibi.
Geri döndüğünde sevgilisi ufak mutfaklarındaki masada oturuyor ve kucağına aldığı yavru kediyi seviyordu.
"Sehun."
Sehun sevgilisinin hemen yanına otururken başını omzuna yaslamıştı. Bir yandan da kedinin beyaz tüylerini okşuyordu tıpkı sevgilisi gibi.
"Biliyor musun? Eğer imkanım olsaydı, o gece gitmene izin vermezdim."
Junmyeon sevgilisinin saçlarını öptü, belki milyonuncu kez.