2. bölüm

52 4 1
                                    

Yaptığım yanlış mıydı?
Yoksa abartıyor muyum ben.
Hay aksi saçmalamaya başladım, Deyip iç çektim bir an.
Fark etmiş olacak ki Can bey " Sen iyi misin"dedi.
Sanki iç sesim bas bas bağırıyor onunla konuşmam için ama yapmamalıyım tanımadığım biri yardım etti diye kalkıp nerelere kadar geldim.
Saçmalık bu!
"Kusura bakma benim gitmem gerek"deyip masadan ayağı kalktım.
"Nereye"dedi ve kolumdan tuttu.
Yaptığı hareket saygısızlık.
"Bilmiyorum ama gitsem iyi olacak" dedim ve elini ittim.
Hızlı adımlar ile oradan uzaklaştım.

Annemi aradım ama cevap vermedi.
Ardı sıra akan göz yaşlarımın yani annem arayınca beni huzur buldum.
"Kızım" dedi ve aradığına sevinmemişti.
"Anne neden" dedim ağlayarak.
"Üzgünüm kızım her şey senin geleceğin için" dedi ve kapattı.

Anlam veremediğim büyük bir boşluğun içine düştüm.
Bir taksiye atlayıp evin yolunu tuttum.
İlk defa ait olduğum yere ayaklarımın koşarcasına geri geri gittiğini hissettim.
Neydi beni bu denli evden uzak tutmak isteyen.
Bu yüzden mi tanımadığım yabancıya duyduğum güven?
Hayır Hanzade kendine gelmelisin!!

Eve vardım sonunda.
Kapıyı anahtar ile açıp içeri girdim.
Babamın annem ile konuşmalarını duydum.
"Öyle ya da böyle kızın evlenmeyi kabul edecek Semra hanım. Böyle göz yaşı dökmek yerine ona yolu sen göster. Sende yıllar  önce babanın zoruyla evlendin benimle ama bak mutluyuz" dedi.
"Yusuf bey ben kızımın gönül rızası olmadığı bir hayata sürükleyemem evet babam beni seninle zorla evlendirdi ama yıllar önce bana yaptıklarını da unutmadım" dedi.
"Semra hanım geçmiş geçmişte kaldı ben sana ne yapman gerektiğini söyledim yoksa geçmişi tekrar yaşamak zorunda kalma" dedi.
O sırada alkışlayarak karşısına geçtim babamın.
"Demek geldin" dedi.
"Baba sana inanamıyorum"dedim.
Öfkesi gözlerinden o kadar belli oluyordu ki ilk defa babamı böyle gördüm.
"Senin iyiliğini düşünmesem bunu yapmam. Ama bil ki sözüme karşılık çıkacak olursan seni ne hale getireceğimi tahmin bile edemezsin" dedi.
Babam beni tehdit etti hemde değersiz biri için.
"Baba ben senin kızınım,beni sokaktan bulmadın beni böyle kullanma"dedim ve sarılmaya başladım babama.
Beni geri itti.
"Burak oğlum ile iyi geçinmeye bak" dedi ve merdivenlerden yukarı çıkıp odasına geçti.

Çaresiz gözlerim ile anneme baktım.
Boynunu büküp " lütfen kızım"dedi ve babamın peşinden gitti.
Koşarak odama geçtim bende.
Etrafta olan her şeyi yıkıp dağıttım.
Telefonum çaldı.
"Alo" dedim.
"Sen iyi misin"dedi, Can bey bu.
"İyi ne demek ki hafif kalıyor her şeyin yanında" deyip telefonu kapattım.
Banyoya geçtim. Karşımda ki duran aynaya yumruk attım.
Parçalar her bir tarafa dağılırken bileğime kadar hissettiğim sıcak kanım akmaya başladı.
Aldırış etmeden çekmecemde duran ilaçtan avucuma dolana kadar doldurup ağzıma attım.
Sonrası yatağıma geçip uyumaya çalıştım.
...

Gözüme belirlenen ışıkla kendime geldim.
Elimde ki acı bedenime sarılmıştı, hareket edemiyorum.
Başımda biri var ama net göremiyorum.
"Kendine gel"dedi biri.
Sesi tanıdık geldi ama kim bu?
Koluma yapılan iğneyi hissettim bir an.
Gözlerimi araladığımda kimse yoktu.

Hastane odasındaydım.
Burak içeri girdi.
"iyi misin" dedi.
Güç bela konuşmaya çalıştım ama yapamadığım için sadece başımı salladım.
"Bak niyetim seni üzmek falan değil ve ben bunu tahmin dahi edemedim. Bana karşı olan kin ve nefretini fark edebiliyorum ama her şey geleceğime bakıyor. Özür dilerim" dedi.
Konuştukları sanki bütün ağrılarımı alıp götürdü.
Gözümün kenarından akan sıcak göz yaşım kulağıma kadar hızlıca aktı.
"Nasıl bir kişiliğe sahipsin sen" dedim duraksadım bir an devam ettim ardı sıra "düne kadar beni tehdit eden sendin şimdi neyi değiştirdin bu kadar hızlı"  dedim devam edecektim aslında konuşmaya sözümü kesip. "Gerçekten anlam veremiyorum. Sana kötü davranmamı isteyen ben değilim. Ve sürekli bazı şeyleri de yanlış anlamazsan güzel bir anlaşma yapacağım seninle ama aptalın teki ve ukala olduğun için anlamazsın sen" dedi ve tam odadan çıkmak üzere "özür dilerim" dedim.
Duraksadı.
Arkasını dönüp yanıma doğru geldi.
"Şimdi yapacağımız anlaşma ne pahasına olursa olsun aramızda büyük bir sır olacak kalacak." Dedi.
Kaşlarımı çatıp "Nasıl yani"dedim.
"Çok basit Hanzade, kağıt üstünde evlilik yapacağız ama bunu kimse bilmeyecek"dediğinde rahat bir nefes alıp verdim.
"Ve bu arada baban sana karşı soğuk olmam ve kötü davranmamı istiyor nedenini sorduğumda ise bana hiç bir şeyin kolay olmadığını bilsin dedi. Bu yüzden sana karşı böyle davrandım ama intihar edeceğin aklımın ucundan dahi geçmedi" dedi ve hafif bir gülümseme ardı cebinden çıkardığı çikolatayı bana uzattı.
"Sen de babam da çıldırmış olmalısınız. Senden nasıl böyle bir şey istedi aklım almıyor. Her neyse sonra konuşalım biraz uyumam lazım"dedim.
Burak odadan çıktı.
Söylemiş olduğu her şeyi iyice yer ettim aklıma. O kadar çok cevapsız sorular vardı ki beynimin için de tek bir neden veya sebep hepsine yetecek kadar ama saklı olan bir şey var.
Bunları düşünürken göz kapaklarım yavaşça kapanmaya başladı.
Uyumamak istesem de yapılan iğne uyuşturmuştu vücudumu direncim kalamamışçasına ağır geldi.

Tam uykuya geçmek üzere yine telefonum çaldı ve arayan Can bey..
"Alo"dedim yorgun sesimle.
"Dün geceden beridir telefonlarıma neden bakmadın"dedi.
Sinirli ve öfkeliydi ses tonunu her ne kadar ayarlamış da olsa baya sesli geliyor.
"Hastanedeyim şu an ben" dedim.
"Ne işin var, sen iyi misin"dedi.
Tedirginliği belli oluyordu.
"Sadece ufak bir kaza" dedim.
"Tamam kapat telefonu" dedi.
Dediğini yaptım ama hayatıma şu an dahil olduğu için kendime kızmalıyım.
Kendi hayatıma dahi yön verememiş istemediğim biri ile zorla evleneceğim.
Bunun acısı bileğimin acısından daha keskin olamaz.
Durup dururken ağlamaklı olan halimi kimse görmesin diye iki de bir kapıyı kontrol ettim.
Ne gelen vardı ne de giden.
Biraz uyumak istedim.

Gözlerimi kapattım, aklımda ki ve zihnime işlenmiş bu sızıyı bir kenara bırakmam gerekliydi ama kendim de bu gücü bulacak kadar da asla cesaretli ve korkusuz değildim.
Tam uykuya geçmek üzere iken biri saçlarıma dokundu.
Gözlerimi açar açmaz nefesini hissedebilecek kadar yakın olan Can bey ile göz göze geldim.
"Ben uyuyorsun sandım" dedi.
Korku dolu bakışlarımla kala kaldım öylece.
Aslında korku dolu diyordum ama aslında şikâyetçi değilim.
Hep böyle kalsa, hep saçlarımda gezinse parmakları.
"Üzgünüm"deyip geri çekildi.
Ben ise hala daha ona olan bakışlarımı alamamış halde kalmıştım öylece.
"Hem sen nasıl olur da canına kıyacak kadar aptal olabilirsin anlamış değilim. Öylece bırakıp gittin bir şey de diyemedim arkandan" dedi.
Ve bileklerime baktı.
"Sana çok kızıyorum Hanzade"dedi.
Başımı utancımdan öne eğmiş ne desem, nasıl cevap versem diye düşünür oldum.
Haklıydı.
Aptalın tekiyim!
Ağlamaya başladım.
Geldi yanıma, omuzuma el atıp "bana bak" dedi.
Bakmaya nasıl cesaret ederim diye düşünürken elini çenemin altına götürdü ve yavaşça yukarı doğru kaldırdı.
Gözlerimi gözlerine denk getirdim.
"Yoruldum sadece"deyip gözlerine bakmaya devam ettim.
"Keşke seni esir olduğun bu karanlık kutudan kurtarabilsem" dedi..
Gözlerinde ki o samimiyeti gördüğüm an tüm kalbim ile inandım ona.
Aslında bir yabancıya duyduğum güvende buydu.
Keşke daha önce çıksaydı karşıma.
Beni takip eden bir araba vardı günlerdir.
Bu olaydan sonra o da geçti gitti.
Aklımda ki düşünceleri yok edip tekrar odak noktam Can beyin gözleri oldu.
Bana baktıkça etrafımda olan biteni unutuyorum bir kaç dakikalığına olsa dahi güzel bir his bu.
"Hanzade" dedi..
"Efendim"dedim..
"Bana böyle bakma"dedi
"Nasıl bakıyorum ki" dedim..
Ama bakıyorum baktıkça kayboluyorum gözlerinde.
"Nasıl mı"dedi.
"Evet" dedim.
"Bakıyorsun ama korkuyorsun, zarar vermekten kalıcı hasar bırakmaktan korkuyorsun. Ama işte doyamıyorsun" dedi.
O an gözlerimi kaçırıp yine önüme eğdim başımı.
Hiç bir şey demeden çıkıp gitti.

Hemşire girdi ardından odaya.
"Bey efendi özellikle sizinle ilgilenmemi istedi Hanzade hanım, var mı bir isteğiniz" dedi.
Başımı yok anlamında sallayıp hafif gülümseme ardı "nereye gitti" dedim.
"Bilmiyorum efendim"dedi hemşire ve odadan ayrıldı.
Ardı sonra gözlerimi kapatıp uykuya teslim edilmek üzere iken bu defa telefonum çaldı.

Arayan en yakın arkadaşım Defne.
"Hanzade nasılsın geldim ben" dedi yine o çocuksu sevinciyle.
"İyiyim Defne, sen nasılsın bakalım ve dönmene çok sevindim" dedim.
"Bende iyiyim artık seni takip eden yok dimi" dedi. Ve ağlamaya başladım telefonda.
"Hanzade iyi misin sen ne oldu" dedi.
"Hastanedeyim Defne ve sana, sarılmaya ihtiyacım var" dedim.
"Geliyorum hemen kapat" dedi.
Telefonu kapattım ve baş ucuma koydum.
Ağlamaya devam ederken uyumak için başımı yastığa koydum.
Uyumak isterken Defne'nin gelmesine bir yandan sevinip uykumu kaçırdım.

Defne iyi kötü yanında olan tek sadakatli arkadaşım. Arkadaşım diyorum ama kardeşden de öte.
Uzun zamandır beni takip eden bir araba var.
Bunu sadece bilen kişi Defne.
Defne ile yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmedi, bu yüzden asla yanımdan ayrılmaz.
Beni takip eden arabayıda o fark edince de korktuğumuz o günü güzel bir macera yaşamıştık.
Buna sebep olan şey aslında saygın bir aile kızı olduğumu düşündüm. Ama asıl saygınlık değil babamın zengin olması. Her halde tehdit sanıp kafamızda kurgular kurup birbirimize anlatır ardından kahkahalara boğulur dakikalaraca gülerdik.
Bu güzel anıları düşünüp hafif bir gülümseme belirdi yüzüm de.

ESİR AŞK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin