İnsanlar geçmişini bilerek mi yapar aynı hataları yoksa hayatın gerçeklerini kabullenerek mi yaşarlar?
Belki de hayatın görünen gerçeklerinden kaçarlar.
Kimsenin bilmediği fırtınalarla boğuşuyor,
İçimdeki derin ama bir o kadar da sessiz çığlıklarla savaşıyorum.Gözlerimden akan yaşları elimin tersiyle silip bütün benliğimi alan o eve gidiyorum, gitmeliydim.
Sahi neydi ki o evin sorunu; yanmış olması mıydı yoksa hayatımı elimden almış olması mı?Doğru ya kanadı kırılan bir kuşun bir daha uçamayacağı gibi gururu kırılan bir kızda bir daha dik yürüyemezdi.
Peki ya benim gururum incinmemiş miydi...
Neden şu an hiçbir şey olmamış gibi kendimden emin bir şekilde yürüyorum.
Çıkmaz sokaklara girmiş aklımın kaybolan ara sokaklarındaydım.Düşüncelerimle boğuşmak kendime yaptığım en büyük sadakatsizlikti .
Aklımdaki cevap arayan soruları bir kenara bırakıp gerçek ama acı olan dünyaya odaklanmalıydım.
Aklımdaki sorulara cevap bulmalıydım.Titreyen bedenime, gözlerimden akan yaşlara inat girmiştim o eve.
Etrafa ürkekçe göz gezdirdiğimde evin genelini yanık kokusu hakimdi , yanık eşyalar, yanık anılar ve dahası...
Pencereyi açtığımda rüzgarın yüzüme çarpmasına izin verdim derince bir nefes alıp her şeyin güzel olacağına kendimi inandırmaya çalıştım.
Evet bunu yapmalıyım yoksa her şey daha da sarpa saracaktı ve bu hiç iyi olmayacak.
Sonunda sakinleşmeye başladım.
Evet evet sakinleşiyorum.
Hayır sakinleşemiyorum kimi kandırıyorum ki? Düzenbaz aklım yine bana oyun oynuyor.Saatlerce düşüncelerimle öylece kaldım.
Ne beynimin içinde dolanan bu soruları cevaplaya biliyordum ne de aklımda dolanmaya devam eden soruları durdurabiliyordum.Arka odadan gelen kırılma sesiyle yerimden sıçradım. Korku bedenimi sararken ürkekçe adımlarımı sesin geldiği yöne doğru çevirdim.
Odaya yavaşça girdiğimde etrafa bir süre boş gözlerle bakındım yerde cam kırıklarının ve bir zarfın olduğunu gördüm. Yavaşça zarfı elime aldım içindeki fotoğrafı görünce gözlerim dehşetle açıldı.
İki vücudu yanmış insan fotoğrafı...
bu da neydi şimdi.
Kim böyle bir seyi buraya bırakır en önemlisi o fotoğraftakiler kimdi neler dönüyordu bu evde...O anda odanın içinde sesler yankılanmaya başladı seslere kulak verdiğimde ;
" onlar yanarak öldüler!"
" onlar yanarak öldüler!"
" onlar yanarak öldüler!"
Allah kahretsin bu da ne?
Koşar adımlarla çıktığım evden, sokağın ortasında yağan yağmuru aldırış etmeden yere çöküp ağlamaya başladım.
Ağlamam iyice şiddetlenirken yaşadığım durumun hiç iç açıcı olmadığını düşündükçe iyice bedenimi korku dalgası sardı.
Telefonuma gelen aramayla cebimdeki telefonu titreyen ellerime rağmen açtım."Ağlamayı kes annen bu kadar ağlamamıştı!"
Ve ardından yine aynı cümle..."Onlar yanarak öldüler!"
"Kimsin sen ne istiyorsun?"
Hiçbir şey demeden yüzüme telefonu kapattı.
Ne demekti tüm bunlar?
Vefat eden ailemin tek sorumlusu ben iken birden ortaya çıkan gizemli olaylar okların başka kişilere çevrilmesine neden oluyor.Kim neden böyle bir şey yapıyordu?
Neden!
Evet artık anladım bu tamamen bir oyundan ibaretti ve ebe de bendim ya bu yaşadıklarımın nedenini öğrenecektim ya da ben de ölecektim.Öncelikle herkese merhaba.
Bu benim ilk kitabım ve baya heyecanlıyım kusurlarım illa ki olmuştur affınıza sığınıyorum.
Bu bölüm giriş bölümü olduğu icin biraz kısa tuttum ama ilerideki bölümlerde sizleri çok güzel bir kurgu bekliyor olucak.
Sizleri çok seviyorum.
iyi ki varsınız.♥️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Işıklar Sönünce
General FictionGeçmiş ve gelecek iki farklı zaman dilimi ve sadece birini seçme hakkım var. Ya geçmişimde kalıp aynı hataları yapacaktım. Ya da geleceğime yön verip geçmişi silecektim ama unuttuğum bir şey vardı. Gururu kırılan bir kız, bir daha dimdik yürüyemezdi.