Adsız Bölüm 8

1 0 0
                                    

Bu arada ağrım şiddetlenerek büyüyor ve acım yüzüme yansıyabilirdi. Fuat Cila'nın sorularını cevapladıktan sonra benim de sevdiğim, yakınıma almaktan hiçte çekinmediğim Abdülkerim Telli'nin sorusu geldi. Peki efendim önümüzdeki süreçte Kürt Sorununun içeriğine yönelik bir paket bekleyebilir miyiz?

"(Biraz gülümseyerek) Bunu zaman gösterecek Abdülkerim Bey. Önümüzü görmeden kör kuyuda ilerlemek istemeyiz."

Gazetecilerin zor sorularına cevap verdikten sonra Yasin ile uçaktaki ayrı özel odama geçtik. Benimle gelen diğer siyasi yol arkadaşlarımı bu odaya nadiren alır, onlarla da gerek duyduğumda gündeme dair düşüncelerini alırdım. Ancak o gün sadece danışmanım Yasin ile odama geçip durum değerlendirmesi için masamdaki yerimi almıştım. Hemen karşıma da Yasin geçti. Oturur oturmaz masanın alt bölümünden küçük bir plastik şişe çıkarıp bardağıma su doldurup ikramda bulundu. 

Uçağın özel hostesi olmasına rağmen özel odama geçtiğimizde ben ve karşımdaki kişiden başka herhangi kimse olmazdı. O yüzden odadaki herkes kendi hizmetini kendi gerçekleştirdi. Yasin de (sağ olsun) bana olan saygısından dolayı bu bölüme geçtiğimizde bana el sürdürmeden bu tür hizmetlerde bana yardımcı olurdu. Uzatmış olduğu geniş cam bardaktaki suyu bir iki kez yudumladıktan sonra bardağı masanın köşesine koyup masanın ortasındaki Türkiye'nin önemli bir meselesi haline gelmiş biraz önce gazetecilerin bana sordukları otuz yılı aşkın çözüm üretilemeyen "Kürt Sorunu" adlı kırmızı dosyayı eline alıp incelemeye başlamışken birden hastalığımın etkilerini hissetmeye başlamıştım. 

Derin bir ağrı ve acıyla "Yasin bu lanet olası hastalık beni öldürecek. Yine acı vermeye başladı." dedim. Yasin de yüzümdeki bu acıyı, gözümdeki doluluğu ve kızarıklığı görmüş olacak ki "Ne oldu Sn. Başbakanım?" dedi.

"Yasin, sabah kahvaltıyı yaptıktan sonra kendimi iyi hissediyordum. O yüzden ilaç almamıştım. Herhalde şimdi onun etkisini görüyorum. Muazzam bir ağrı var."

"Anlıyorum Sn. Başbakanım. Ne yapalım Cevat Bey'i içeriye almamı ister misiniz?"

Cevat Terdök, benim uzun yıllardır tanıdığım, güven duyduğum önemli bir insandı. O yüzden daha sonra kendisini partimden milletvekili yapmıştım. Aynı zamanda yakınımda bulunan özel doktorumdu. Ancak daha önce de söylediğim gibi odamda konuyla ilgili olan kişinin haricinde kimse bulunmaz, bulunamazdı. Bu benim tercihimdi.

"Hayır Yasin. Şimdi dışarıda basın mensupları var. Odaya Cevat'in girdiğini görürlerse muhakkak şüphelenirler ve ardından Cevat'ı sıkıştırırlar. Biliyorsun bizi sevenler olduğu kadar sevmeyenler de var. Pireyi deve yapmayı iyi bilir bunlar. Bu yüzden çağırma!"

"Ne yapmamı istersiniz efendim? Pek iyi görünmüyorsunuz. Ufak ufak ter dökmeye başladınız. Dışarıdan havlu getirmemi ister misiniz?"

"Hayır."

Masanın hemen karşısında küçük, mavi bir dolap vardı. Dolabın içinde ilk yardım için gerekli olan malzemeler bulunuyordu. Oda küçük olduğu için uçağın temizlik görevlileri kağıt mendilleri bu dolaba koyuyordu.

"Yasin havluya gerek yok. Dışarıdakilere de malzeme vermeyelim. Şu mavi dolapta kağıt mendil ile mendillerin hemen arkasında lavanta kokulu kolonya olacak. Onları ver yeterli."

"Tabi efendim; ama bunlar sizin için yeterli olacak mı? Renginiz de soldu..."

"Hayır, hayır! Gazetecileri işkillendirmeyelim. Ancak senden bir isteğim var..."

"Buyurun efendim."

"Mendil ve kolonyayı verdikten sonra eline birkaç dosya alıp dikkat çekmeyecek şekilde pilotların yanına git. Pilotlara Atatürk Havaalanı'na değil de, Sabiha Gökçen Havaalanı'na acil iniş yapmalarını iste."

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Dec 30, 2020 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

İBLİS'İN DİN BEZİRGANLIĞIWhere stories live. Discover now