*2*

14 4 1
                                    

Pizza kutusundan gelen notu hiçbir şey olmamış gibi ortadan ikiye katlayıp yan tarafıma koydum. Karnımın sesli bir şekilde gurlamasıyla dikkatim dağıldı. Ellerimi karnıma yerleştirip onu susturmaya çalıştım. Not üzerinde düşünmeye çalışıyordum ama karnımdan çıkan devasa balina uğuldamaları dikkatimi dağıtıyordu. Bir kaç dakika onu susturmaya çalışsam da sesin biraz geçip sonra tekrar devam etmesiyle pizza kutusunu açıp elime bir dilim aldım. Pizza diliminden kocaman bir ısırık alıp yavaş yavaş çiğniyor, soğumuş pizzadan zavk almaya çalışıyordum.
Üçüncü ısırığımı alırken zil çaldı. Yarıladığım pizzayı kutuya geri koyup kapıyı açmaya gittim.
Kapıyı açtığım gibi üstüme yığılan bedenden geri kaçmaya çalışırken, ayaklarım birbirine girdi böylece sırt üstü yere yapıştım. Benim yere düşmemle havada kalan beden de benim üstüme doğru yol aldı. Sert bir şekilde burnuma vurulduğunda, bunun bir çene olduğunu tahmin ettim. Başımı acıyla geriye doğru kaçırdı. Yerde olduğumdan dolayı, başım hızla yerdeki parkeleri buldu. Bir elime başıma bir elimi burnuma götürmüş sinirle homurdanıyordum.
Sonunda karmaşa bitince üzerimdeki kişinin kim olduğunu anlama fırsatım oldu. Ev arkadaşım şaşkınlık ve daha çok korkuyla bana bakıyordu. Sonunda kendine gelince, vücudunu toparlayıp üzerimden kalkabildi. Kalktığı gibi de söylenmeye başladı.

"Kızım niye kapıyı erken açıyorsun ya ?!"

"Ne!" ben şokla ona bakarken bir yandan ayağa kalkmış, hâla acıyan başımı ovalıyordum.

"Kapıyı dördüncü çalışımda açarsın hep sen, şimdi niye ilk çalışta açıyorsun. Sen gelene kadar kapıya yaslanıp dinleniyordum. Canımı çıkardılar bugün iş yerinde."

"Sen kapıya kendini tamamen bırakıyorsun da suçlu ben mi oluyorum ?"

Sibel beni geçiştirerek odasına gitti. Ben ise kalan pizzamı bitirmiş. Küçük ama havalı salonumuzun mini koltuğuna yaslanmıştım.

"Ay bu neee!!"

Sibel'in bir anda bağırmasıyla telaşla koltuktan yere düştüm. Sinirle Sibel'e döndüm.

"E yeter ama"

Sibel benim düşmemi önemsemeden az önce oturduğum koltuğa genişçe yayıldı. Benim hâlâ yerde olmamı umursamadan anlatmaya devam ediyordu. Elinde pizza kutusundaki, anonimden gelen not vardı.

"Yine Asır'la bir işler mi çeviriyorsunuz ?" kaşlarını sorarcasına kaldırmış bana bakıyordu.

"Hayır Sibel. Okuduğun üzere anlamış olmalısın ki notu göndereni tanımıyorum."

"Ah bu kaderin işi. Benim gibi melek kızlar varken sen gel de bu suratsıza aşık ol. Dur numarasını kaydedeyim de senin ne kadar huysuz olduğundan bahsederim."

"Al senin olsun. Zaten ben kullanmayacağım o numarayı."

"Ne demek konuşmayacağım. Çocuk daha ne yapsın konuşman için. Dağlara adını mı yazsın ? hem zaten zor bu devirde dağ mağ. Etrafta dağ kalmadı ki her yer bina."

Ben Sibel'e umutsuzca başımı sallayarak odama döndüğümde, Sibel hâlâ kendi kendine bu devirde dağlara adını yazmanın mümkün olup olmadığını tartışıyordu. Yorgun olduğumdan yatağa yattığım gibi uykuya dalmıştım.

Sabahın ilk ışıklarıyla Sibel'in enerjik sesi ve aylarca parasını biriktirip aldığı ses bombası beni uyandırdı. Ama daha iş saatime çok olduğu için umursamadan uyumaya devam ettim. Ta ki bu ana kadar...
Odamın kapısını açmış elindeki saç fırçasıyla şarkı söylüyordu. Benim sadece bununla uyanmayacağımı bildiğinden de devreye bir de elektrik süpürgesini sokmuştu.

"Günaydın kuşlar, günaydın neşeli çiçekler ve günaydın Dünya!"

Başımı pencereye çevirdim. Biraz aralık kalmış perdeden dışarısı görünüyordu. Gökyüzüne baktığımda onun dediği gibi günün aydığı falan yoktu.

"Daha gün bile aymadı. Git içeride tek başına ayıl."

Yatakta yüz üstü dönüp yastığı başımın üstünden doğru bastırdım. Odamdan çıkmasını böylece birkaç dakika daha huzurlu uyku çekmek istiyordum. Zilin çalmasıyla Sibel beni rahat bırakıp kapıya doğru koşturdu. Üstelik süpürgeyi kapatmadan!.
Gelenin Asır olduğunu anladığımda elinde motor kaskı ile içeri girmişti. Benim halimi görünce Sibel'e döndü.

"Sen canına mı susadın ?"

Evet o benim uykuya olan sevdamı biliyordu. Sibel'de biliyordu ama onun da sabahlara karşı sevdası vardı bu yüzden görmezden geliyordu. Asır'ın bu saatte buraya gelmesinin sebebi müdürün tekrar gözüne girmek için işe erken gitmek istemesiydi. Yanında yandaş olarak da beni seçmişti. Ama uykumu feda edemediğimden onu tek gönderdim. Müthiş rahat yatağımdan çıkmadan onu yolcu ederken, arkasından seslendim.

"Git de kıçını kurtar, hadi" bir yandan da arkasından yallah işareti yapıyordum. Hazırlanıp işe gitmek için yola koyulurken mesaj geldi.

Bilinmeyen Numara: "Valla çatlıycam"

Bilinmeyen Numara: "Hadisene kızım, yaz artık!"

Numaraya baktığımda pizza kutusundaki not içinde yazan numara ile aynı numara olduğunu gördüm.

Lema: "Kararlılığına hayran kaldım gerçekten."

Lema: "Hani ilk benim mesaj atmamı bekliyordun?"

Bilinmeyen Numara: "Bekledim zaten hem de saatlerce"

Bilinmeyen Numara: "İnsan bir mesaj atar insafsız"

Bilinmeyen Numara: "Boşuna mı icat edilmiş o telefon, o uygulamalar? kullansana"

Lema: "Yazmıyorum olum hadi bakalım"

Telefonun ekranını kilitleyip dağıtım motoruna bindim. Pizzacıya sürerken, havanın soğukluğunu tüm bedenimde hissediyordum. Bugün ince giyerek güne 1-0 geride başlamıştım.
Dağıtım motorunu pizzacının önüne gelişi güzel park edip dükkanın içine girdim. Zaten dükkanın önüne park eden olmuyordu bu nedenle hiç uğraşmadan içeri girebilmiştim.
Bugün iş başım geç başlıyordu. Bu yüzden pizzacı tıka basa dolmuştu çoktan. Asır'ı elinde pizza tabaklarıyla bir o tarafa bir bu tarafa yetişmeye çalışırken görmek komiğime gitmişti. Geldiğimi gördüğünde yalvaran bakışları bana döndü. Kısa sürede gözleriyle benden yardım istedi. Sırıtarak önlüğümü giyip ona yardım etmeye koyuldum.

Biz içeride müşterilerle ve bazen de çıldırmış çocuklarıyla cebelleşirken, dükkanın dışından yüksek bir ses geldi. Kimse ne olduğunu anlayamamıştı bu yüzdendir ki herkesin ilgisi oraya döndü. Hatta geldiğinden beri susmadan ağlayan artı önüne getirdiğimiz hiçbir şeyi beğenmeyen küçük velet bile pörtlek gözlerini oraya dikmiş, çıt çıkarmadan bir noktaya kilitlenmişti.
Asırla ikimizde aynı anda birbirimizde odaklandık. Eminim benim gibi onun da zihninde hucum marşı çalıyordu. Şuan burada olmaktansa dışarıda ne olduğuyla ilgilenmek her türlü daha cazipti.
Asırla ayna atıldığımızda, ondan öne geçmek için eline iki pizza tepsisi tutuşturup koşmaya başladım. Kısa süreli yaşadığı şok yüzünden çoktan kapıya ulaşmış ve ona dönüp zafer ve sevinç ile göz kırptım.
Kapıyı açıp dışarı çıktığımda, daha ne olduğuna bakmadan, kapıya yaslanıp gözümü kapattım. Kısa süreli soluk almam gerekiyordu. Derin bir nefes çekerken iyi yırttığımı düşünüyordum. Sonuçta içeridien daha kötü ne olabilirdi ki?

"Sonunda biri gelebildi." yakın bir yerdenn gelen bıkkın sesle nerede olduğumu hatırladım ve kapıdan doğruldum. Gözlerimi açınca onu gördüm. Bir anda içerinin sevecenliği artmıştı. İçeri gidip o mızmız çocuğa ellerimle pizza yedirme isteğimi zor susturdum.

"Sennn!! ..."

Pizza *texting*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin