0.5

527 80 69
                                    

" Benden daha akıllı, daha büyük ve daha güçlüsün. Ama her zaman seni korumam gerektiğini hissettim.
Seni kaderden korumak istedim.
Kaderin, seni daha da uzaklara sürüklediğini hissettim hep.- "

  Siyah saçlarını arkaya doğru atıp anlındaki teri sildi. Fırından çıkarttığı keki ıslak bezin üstüne koyarken elini yaktı. Kısa bir süre panik olan Eiji, dondurucudaki buzu eline doğru bastırdı. Tavana baktı. Koyu kahve gözleri lambanın ışığı yüzünden kamaşıyordu. Elindeki buzu bırakıp salondaki cama dayadı kafasını. "Zaman ne kadar çabuk geçmiş." diye geçirdi içinden. Güneş batıyor, sokaklar evlerin ışıkları ile aydınlanmaya başlıyordu bile. Güneşe döndürdü yüzünü. Ash ile bazen güneş batarken yan yana oturup konuştuklarını hatırladı. Derin bir nefes verdi. Başını camdan çekti. Tekrar mutfağa geçti. Bulaşıkları yıkarken kapı çalmıştı. "Büyük ihtimal İbe-san'dır" dedi içinden.

   "Kapı açık. Bişey mi oldu İbe-san?"

   Sessizlik. Eiji kapının açılma sesini duyduğuna emindi. Suyu kapatıp ellerini kuruladığı anda koridordan gelen sesi duydu.

   "Eiji..."

   Gözleri büyüdü. Kalbi normalden daha hızlı atmaya başlamıştı sesi duyduğu anda. Başını çevirdiği anda onu gördü. Sarı saçları kısmen turkuaz gözünü kapamış, üstünde kot montu ve kırmızı converse ayakkabılarıyla orda duruyordu. Eiji ne yapacağını bilememişti. "Belki de gerçek değilsin. Ama..." Kendini tutamamıştı. Koşarak sarıldı Ash'e. Hıçkırarak ağlamaya başladı.

   "Ash...ge-gerçekten sen misin?"

   "Evet Eiji, benim."

   Ash, siyah saçlı oğlanın beline koydu ellerini. Eiji bir süre sonra toparlanıp bir adım geri çekildi. Gözlerinden hâlâ yaşlar akıyor, elleri biraz titriyordu. Ash, Eiji'nin gözlerine kitlenmişti sanki.

   "A-ama bu i-imkansız Ash. Sen öldün..."

   "Aslında, gerçek şu ki kendi ölümümü planladım. Biliyorum bu riskli bişeydi fakat başka seçeneğim yoktu. Üzgünüm."

   "Yani bunca...bunca zamandır hayatta mıydın?... Neden bana söylemedin?!"

   "Sana söylemek gerçekten çok istedi-"

   "Bu çok tehlikeli Ash! Tek başına 8 ay boyunca ne yaptın?! Her zaman olduğu gibi tek başınaydın değil mi?...Beni hiç dinlemedin bile...O mektup yeterli gelmedi mi sana?!"

   Eiji elleriyle gözlerindeki yaşları sildi. Gözleri hâlâ suluydu ve akmaya hazır göz yaşları vardı. Hem sinirli, hem de üzgündü.  Ash onu böyle görmeye dayanamıyordu. Ama Eiji haklıydı. Ona haber verebilseydi, belki de onu bu kadar üzmeyecekti.

   "Eiji, o mektup burda olmamın sebebi. Ve evet o gün kütüphanenin yakınlarında bıçaklandım. Bunu da kullanmak zorundaydım. Yoksa Dino'nun oğlu, kirli işlerinin ve servetinin varisi olmam gerekicekti. Lynx'in ölmesi gerekiyordu ki gerçekte olan ben yani Callenreese yaşasın. Ölmek istemiyordum çünkü..."

   "Çünkü ne?"

   "Seni kaybetmekten korktum. Seni bir daha göremeyecek, duyamayacaktım. Ve sonuç olarak Lynx öldü. İnsanlar uzunca bir süre bunu konuştu. Herşey planladığım gibiydi fakat medya işleri karıştırdı. Gazeteler ve haberler bunu düşündüğümden daha kısa sürede yaydı. İnsanlar Dino'nun yaptıklarının üstüne benim ölüm haberimi de duyduklarında şüphe duydular. Japonya'ya gelmem çok uzun sürdü. Normalde plana göre ölüm haberinden iki veya üç ay sonra buraya gelmem gerekiyordu. Yapamadım ve açıkcası korktum. Seni daha çok üzmek istemedim. Özür dilerim Eiji. Gerçekten çok özür dilerim..."

「 太陽と月 」 ・𝓐𝓼𝓱𝓮𝓲𝓳𝓲  ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin