04:

218 30 34
                                    

"çilekten nasıl nefret ediyorsun.. hâlâ onu atlatamadım."

"adı geçince bile midem kalkıyor, yapma şunu ya."

jaemin gülerek boş kahve kupasını sehpaya bırakırken jeno sırtını koltuğun koluna iyice yaslamıştı. saatlerdir kendilerini tanıtmakla uğraşıyorlardı ama saçma sapan şeylere gülmekten bu iş biraz uzamıştı. hatta jaemin üçüncü, jeno da ikinci kahvesini bitirmişti.
açıkçası.. karakterleri zıt gibiydi, ama ikisi de bunu hoş bulmuşlardı kendi içlerinde.
aynı karakterli insanlarla anlaşmak her zaman daha zordu.

"saat geç oldu, gitmeyecek misin?"

"gitmemi istiyormuşsun gibi bir hâlin var."

jeno kaşlarını havalandırarak karşısındaki çocuğa bakıyordu, bir yandan görünen dövmelerini inceliyordu vücudunda. jaemin hepsinin anlamını açıklamıştı ona, jeno tasarımına hayran kaldığı kadar düşünce yapısına da hayran kalmıştı. hatta.. sağ elinin bileğinde yazan fransızca yazıyı kendi şarkısında kullanabileceğini düşünmüştü. tabii, bunu jaemin'e söylememişti.

"ondan değil tabii ki."

jaemin yanlış anlamaması için gülerken o da jeno'yu izliyordu. jeno hakkında birçok şey öğrenmişti ve heyecanlandırmıştı bu onu.
jeno konservatuar okuyan bir üniversite öğrencisiydi, kendi şarkılarını yazıp besteliyor hem elektro gitar hem de akustik gitar çalabiliyordu. şarkı da söyleyebiliyordu hem. arkadaşlarıyla ara ara küçük yerlerde sahne alıyorlardı ve okulun en popüler öğrencilerinden biri olmuştu yeteneği ile. ama insanları pek sevmezdi ne kadar böyle olsa da. jaemin'e göre daha sessiz bir insandı, ki jaemin bunları bile öğrenebilmek için büyük bir çaba sarfetmişti. hep dinleyici olmuştu jaemin'e karşı ve bu jaemin'in hoşuna gitmişti. ama sebebini pek anlayamamıştı jeno'nun neden az konuştuğunun.

aralarında oluşan sessizlik ile jaemin içindeki kuruntuları göz ardı edememiş, düz bir ifadeyle ona bakan gözlere kenetlemişti gözlerini. jeno kaşlarına çatarak merakla beklemişti ağzından çıkacakları.

"jeno.. sence çok mu konuşuyorum? rahatsız olmadın, değil mi?"

jeno duyduğu şeyle koltuğun diğer ucundaki bedene yaklaşmıştı biraz. tekrar tüm bedenini ona çevirirken neden bunu sorduğunu anlayamamıştı.

"hayır, dürüst olmam gerekirse hoşuma gitti. neden? rahatsız oluyormuş gibi mi hissettirdim?"

jaemin ona olan yakın bedene gülümseyip yanlış anlamaması için hemen araya girmişti. hoşuna gitmesine ayrı sevinmişti.

"hayır, aksine ilgili dinliyordun.. pek alışkın değilim dinlenmeye."

o bakışlarını eğip ellerine bakarken jeno'nun bakışları yumuşamıştı ona karşı. ona karşı içindeki şefkat büyüyor gibiydi, içindeki çocuk hâlâ ölmemişti jaemin'in.
jeno'nun aksine.

"dinlemiyorlar mı seni?"

"çok konuşuyorum diye susturuyorlar bazen. özellikle ailem.. küçüklüğümden beri susturulmaya alışkınım, uzun zamandır yeni biriyle tanışmadığım için öyle düşündüm hemen."

"ama benim yanımda istediğin kadar konuşabilirsin."

jeno kocaman gülümseyip gözlerini jaemin'den çekmemişti inatla. jaemin de ona gülümserken biraz kalbi hızlanmıştı ama tamamen paniktendir diye düşünmüştü.
ikisi de alışkın olmamasına rağmen kalplerindeki boşluk bir gülümsemeyle bile doluyor gibiydi.

pointless requests & 𝑛𝑜𝑚𝑖𝑛Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin