Ambulansın gelişi, Jeongguk'un kollarıma yığılışı, haykırışlarım... Hepsi sanki saniyeler içinde yaşanmış ve şimdi bir odanın önünde, Jeongguk'umun odasının önünde bekliyordum.
İçeriye sürekli sayamadığım kadar sağlık çalışanı girip çıkıyor, telaşla aralarında bir şeyler konuşuyorlardı. Duyduklarımı anlamaya çalışıyordum ama sikeyim ki tıp terimlerine dair tek bir bilgim yoktu, olsaydı da beynim anlamama izin verir miydi emin değildim.
Aklımda tek bir ihtimal dönüp duruyordu, Jeongguk birazdan yürüyerek bu odadan çıkacak, kollarını boynuma saracak, göz yaşlarımı silecek ve elimden tutup eve götürecekti.
Telefonum sürekli çalıyordu ama kim olduğuna bakmak için cebimden bile çıkarmıyordum. Tek odağım istemeden de olsa yaşam savaşı veren Jeongguk'tu.
Yemin ederim hak etmiyorum Gguk, senin benim için aldığın tek bir nefesi bile hak etmiyorum.
Bir süre sonra içeriye ilk giren ve hiç çıkmayan doktor çıktı. Yüzü sıkıntılıydı, umarım yorgun olduğu içindir diye dua ediyordum.
" Erken yetiştirmişsiniz ancak sadece bileklerini kesmemiş, fazlaca ilaç da almış. Kesikler oldukça derindi. Normalde insan acıdan dolayı çok derine inemez, muhtemelen ilaçlar uyuşturucu etkisi yarattı. Kesikleri diktik ancak çok kan kaybetmişti, midesini de yıkadık. Bu kadar müdahale sonucu vücut çok yorgun düştü. Şimdi yoğun bakıma alıyoruz ama pek ümidimiz yok. Üzgünüm, elimizden geleni yaptık. Şimdi durup bir mucize olmasını bekleyeceğiz."
Doktorun hiç tereddüt etmeden sıraladığı cümleler benim sonumu hazırlamaya başlamıştı. Nasıl bu kadar rahat konuşabilirdi. Sikeyim içim çok acıyordu.
Gguk ölemezdi, o güçlüydü.
Hayır ben onun gücünü emmiştim.
Ben orospu çocuğu bir kan emiciydim.
Yaşamaya hakkım yoktu.
İçeride yatması gereken bendim.
Doktor eliyle omzuma vurup uzaklaştı. Sikeyim neden yapamamışlardı. Neden benim Jeongguk'um yarı ölüydü? Ben mi yapmıştım?
Evet, ben bir katildim.
Sağda doktorla bizi dinleyen çocuk doktor gider gitmez hızlıca yanıma gelip yüzüme yumruk attı. Zaten ayakta zor duran bedenim yere düştü. Üstüme çıktı. Onu birkaç kez Jeongguk ile görmüştüm.
Kim Taehyung bile suçlunun ben olduğumu biliyordu.
O bile Jeongguk'u bu hale getiren orospu çocuğunu biliyordu.
Vuruşlarını engellemeye çalışmadım. Canımın acıması iyi geliyordu. Hak ediyordum. Bir süre sonra hıçkırıklarla yanıma yığıldı.
*
*
*Saatler geçmiş Taehyung ile hala bekliyorduk. Elimden bir şey gelmiyor oluşu beni çıldırtıyordu. Taehyung her fırsatta bana kötü bakışlarını gönderiyor zaten suçlu hisseden kalbimi daha da eziyordu.
Anneme kısaca eve gelmeyeceğime dair mesaj yazmak için telefonumu elime aldım. Saatlerdir gelen hiçbir bildirime bakmamıştım. Annem ve Yoongi'den sayısız mesaj ve cevapsız arama vardı. Yoongi'nin son söyledikleri aklımın en ücra köşesinde bile değildi. Aklım tamamen Gguk ile doluydu.
Anneme daha erken mesaj atmadığım için kendime sinirlendim. Bir boku düzgün yapamıyordum. Kısaca mesaj yazıp telefonu bırakacakken Yoongi aramaya başladı. Açamazdım, konuşabilecek durumda değildim. Gguk hariç kimseyle konuşmak istemiyordum. Yoongi aramayı bırakınca annem aramaya başladı, açıklama yapmam gerekiyordu. Telefonu açıp Jeongguk'un rahatsızlandığını ve onu hastaneye götürdüğümü söyledim.
Oğlun yüzünden bileklerini kesip hap içmiş ve ölmek üzere diyemezdim ya.
Sürekli telefonum çalıyordu, Yoongi arıyordu. Dayanamayıp telefonu kapattım. Bir süre sonra koridorda sinirli bir şekilde Yoongi göründü. Annemden öğrenmişti muhtemelen.
Başımı başka yöne çevirdim, gücüm yoktu. Hem ne konuşabilirdim ki şu an?
"Saatlerdir arıyorum, kısaca bir mesaj atmak zor bir şey mi Hoseok? Ne zaman çocukça davranmayı bırakacaksın?"
Söyledikleri zaten hazırda bekleyen göz yaşlarımın tekrar akmasını sağlamıştı. Ağladığımı fark etti.
"Ne oluyor Hoseok, ne oluyor bebeğim, neden ağlıyorsun?"
Ben cevap veremeden Taehyung lafa atladı.
"Senin orospu çocuğu aşığın Hoseok yüzünden Jeongguk intihar etti. Ne oluyormuş şerefsiz herif bak bakalım."
Dediğini tamamlar tamamlamaz Yoongi'ye kafa attı. Benim Yoongi'ye olan hislerim de açığa çıkmıştı. Yıllardır içimde saklayıp özenle beslediğim hislerim artık gün yüzündeydi. Ama yemin ederim sikimde değildi.
Yoongi şaşkınlığını atar atmaz Taehyung'a karşılık vermeye başladı. Haklıydı, Yoongi'nin bir suçu yoktu. Aralarına girip Yoongi'yi uzaklaştırdım. Diğer koridordaki banklara gidip oturdum. Yoongi de peşimden gelmişti. İnanılmaz gergin bir hava vardı. Konuşacağımdan değil Taehyung'un sakinleşmesi için getirmiştim buraya.
"Doğru mu Hoseok, bana aşık mısın?"
İnkar etmeyecektim. Kafamı aşağı yukarı salladım ağır çekimde. Suratımda acı bir gülümseme oluştu.
"Senin suçun değil."
"Ne?"
"Jeongguk'un bu duruma gelmesi senin suçun değil. Sen benim senin yüzünden üzülmemi ister miydin? Jeongguk da senin bu hale gelmeni istemezdi. Şimdi onun için güçlü ol ve ona gücünü hissettir."
"Güçlü olan ben değildim, Jeongguk'tu. Gücüm yok."
Ona bakmadan konuşuyordum. Yerinde hareketlendi, önüme gelip eğildi. Yere çömeldi. Ellerimi tuttu. Hissetmek istemiyordum, güzel hissetmek istemiyordum. Dokunuşlarının hoşuma gitmesi Gguk'a hakaretti. Bu sırada içimdeki közleri dağlayan bir şey oldu.
Taehyung'un acı dolu çığlıkları yan koridorda yankılandı. Jeongguk'un adını haykırıyordu.
Hissettim, Gguk'um gidiyordu. Etrafım soğumuş ve buzlanmıştı.
Gguk'umu yakalamak için Yoongi'yi itip koşmaya başladım.
Gitme Jeongguk, gitme tavşanım.
ebem sikildi bu bölümü yazarken
ağlamaktan helak oldum
gitme gguk
yorum istiyorum bebeklerim :(((
kendinize iyi bakın
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dear my friend | sope✓
Proză scurtăjung hoseok çocukluk arkadaşı min yoongi'ye aşıktı. sope texting